Hızlı tempoda oynayan rakiplere karşı Galatasaray'ın sorunu var. Selçuk İnan & hazır olmayan Melo ikilisiyle maça başladığınızda orta sahanızda rakibi ısıran da kimse olmuyor ve orta sahanız rahat geçiliyor. Ralip biraz tempo yaptığında da bu sizin kalenize tehlike olarak geri dönüyor. Sivasspor maçında bu sorunu yaşadık ve topu ayağımızda tuttuğumuz an sonrası 2-2 geldi, maçı da çevirebilirdik. Osmanlıspor maçında ise bitirici olamadık, o maçı da kazanmak mümkündü ve Konyaspor maçında şansımız rakibin de temposunun yüksek olmamasından kaynaklıydı. Yine de sorun yaşadık, özellikle Chedjou'nun çıkmasının ardından. İkinci yarıda da Carole'nin kırmızısı sonrası Jose Rodriguez'in oyuna girene kadar geçen dakikalar.
Galatasaray'ın 1-0'ı rahat bulduğunu düşünüyorum, kafa golü atamaz denilen Burak Yılmaz'ın ne kadar klas bir kafa golü attığını izledik. Burak Yılmaz'la başlayalım, çünkü fazlasıyla iyiydi. Çok da fazla pozisyona girememesine rağmen özellikle ikinci yarıda hücumda tuttuğu toplar ve rakip savunmayı rahatsız etmesi maçı Galatasaray'a getiren etmenlerden biri oldu. Bu adam kazanılmalı, başka bir seçenek yok.
Karışık bir hücum düzeni var. Podolski sağda Sneijder solda başladı ama çok kısa bir zaman içerisinde 4-2-3-1'e döndü takım. Umut Bulut sağ tarafa kaydı derken, Podolski'nin de iyi gününde olmaması kanatlarda sorun yarattı ama Sabri Sarıoğlu ve Carole oynadıkları kanatları tek başlarına kullandılar diyebiliriz, fazlasıyla iyiydiler. Top taşıyan, hızlı bir oyuncu aradım, Yasin Öztekin bu anlamda ihtiyaçtı ama tarifi olmayan, anlam verilemeyen Umut Bulut ısrarının takıma getirdiği bir artı yok. İşin savunma kısmı desek Yasin Öztekin de en az onun kadar kapatıyor o kanadı, hatta Bruma oynadığında o konuda destan yazılıyordu.
Chedjou'nun sakatlığı çok etkiledi takımı, çok iyi oynuyordu. Semih Kaya da 1 aydır sakat ve hazır değil ama elinden geleni yaptı. Hakan Balta'nın da hakkını vermek lazım ama Chedjou'nun yarattığı fark başkaydı. Galatasaray adına o sakatlığın kırılma anı olmasından korktum ama olmadı. Konyaspor gibi bir duran top canavarı takıma oradan frikik vermemek, dikkatli olmak gerekiyordu. 1-1 sonrası da kötü futbol vardı aslında, Semih Kaya'nın golü ilaç oldu. İki haftadır hatalı goller yerken bizim de o hesap bir gol atmamız yüzümü de güldürdü aslında. Biraz da biz atalım.
İkinci yarı doğru olan Umut Bulut & Emre Çolak değişikliği. Bu tempo kazandırdı, hareketlendi Galatasaray. Daha çok topa sahip olmaya başladı, Konyaspor da buna karşı bir çözüm üretemedi ama Carole'nin kırmızısı dengeleri bozdu. Jose Rodriguez oyuna girene kadar sorun yaşadık, Konyaspor çok rahat geldi. Melo'nun stoper oynaması benim için kumar ama Hakan Balta sol tarafta iyi iş çıkarıp, kontrolüyle de takımı rahatlatınca Telles yerine Jose girdi oyuna ve bu hamlesi Hamza Hoca adına bir artı. Jose girdiğinde yine topa sahip olmaya başladık, orta sahayı kalabalık tuttuk ve top Sneijder'e ulaştığında da takımı rahatlatan goller geldi zaten. O noktada Burak Yılmaz'ın da topa sahip olması, takımı hücumda tutması çok değerli.
4-3-1-2 düşünürken, Real Madrid maçında oynanan doğru ve hareketli oyundan yola çıktım. Melo'nun bu haliyle oynaması güç, orta sahada ısıramadığı gibi, arkasına kaçan rakibi de yakalayamıyor, hiç hazır değil. Selçuk İnan'ı geriye atıp Emre Çolak ve Jose Rodriguez ikilisini orta sahada düşündüğümü hep yazdım. Bu biraz da kanat alternatifi olmamasından kaynaklı, transfer dönemi sonunda başka birşeyler de yazabilirim. Orta sahayı kalabalık tutan ve hareketli oynayan Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde şansı olacak.
Sneijder'i rakip yarı alana ne kadar yakın oynatırsak bu da bize gol ve asist anlamında o kadar fazla dönecek. Sneijder'in geriye gelip top almasının, pas tercihlerini orta sahaya yakın kullanmasının bir espirisi yok, bugün attığı iki golde de gol vuruşu malum. Real Madrid ve Inter karşısında da yaptı, gün gelir Podolski de yapar. Bu ikili birbirine yakın, mümkün olduğu kadar ikili oyunları fazla yapmak zorunda. Sneijder'i Podolski'den kopardığınızda Podolski'den de katkı beklemeniz güç, bugün olduğu gibi.