Az paraya büyük iş, o dönemin felsefesi. Galatasaray'ın yaşadığı ekonomik sıkıntılar bir yana, kadrosunda da çok önemli isimleri kaybetmek durumunda kalmıştı ve bir anlamda kadro yeniden yapılandı. Üstelik en az maliyete.
Ama o dönem Galatasaray daha başarısız değildi, yine Avrupa'da söz sahibi oldu, iddia yarattı, efsane sınıfına girebilecek maçlar oynadı. Ligde de şampiyonluk geldi. Lucescu'dan başkası da yapamazdı bu işi, bana göre en özel sezonuydu, yaptığı işin de büyüklüğü tarif edilemez.
Fleurquin de o isimlerden biri. Bir önceki sezon Sturm Graz forması giyerken, Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray'a karşı oynadı. Performansını çok hatırlamıyorum ama o maçlar sonrasında akıllarda bir köşeye yazılmış olabilir.
Galatasaray'a da kiralık olarak katılmıştı. Aslında o dönemin transfer politikası da kiralık futbolcular üzerineydi. Perez, Victoria, Sergen Yalçın ve Fleurquin gibi.
Bana sorarsanız kilit performanslardan birini göstermişti, kritik maçların da golcüsüydü. Barcelona deplasmanı, Beşiktaş maçı gibi. Gösterişten uzak bir futbolu vardı, tam bir görev adamıydı ve kendi işine bakardı. Mücadele eder, savaşır, basit oynar. Galatasaray orta sahasının da önemli isimlerinden biri olmayı başarmıştı. Bugünü düşününce Jose Rodriguez'in oyun tarzına benziyordu ve belki Fleurquin daha yeteneksizdi ama tecrübesi vardı, mücadele gücü de daha yüksekti.
Daha uzun bir Galatasaray kariyeri de olabilirdi, o dönem kadroda olan ama ayrılmak durumunda kalan bir çok futbolcu gibi. Lucescu'nun ayrılması büyük handikap yarattı ve Fleurquin de takımdan ayrıldı. Dün itibariyle de futbolu bırakmış oldu. 40 yaşına kadar süren, uzun bir futbol hayatı oldu ama zirve dönemi Galatasaray'da geçti diyebiliriz.
Hikayesinin ilginçliği de ailesinden gelmekte. Kaka misali, aileden zengin bir futbolcu. Uruguay'ın en zengin ailelerinden birinin çocuğu olmasına rağmen o çok uzun yıllar futbol oynadı, 40'lı yaşları da zorladı.
O döneme bir daha baktım da, Bülent Akın gibi Ayhan Akman gibi yetenekleri tartışılan ama mücadele güçleri ile ayakta olan isimlerle oynadı. Devre arası bir de Batista eklendi. Lucescu bu isimlerden müthiş verim aldı..
Ama o dönem Galatasaray daha başarısız değildi, yine Avrupa'da söz sahibi oldu, iddia yarattı, efsane sınıfına girebilecek maçlar oynadı. Ligde de şampiyonluk geldi. Lucescu'dan başkası da yapamazdı bu işi, bana göre en özel sezonuydu, yaptığı işin de büyüklüğü tarif edilemez.
Fleurquin de o isimlerden biri. Bir önceki sezon Sturm Graz forması giyerken, Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray'a karşı oynadı. Performansını çok hatırlamıyorum ama o maçlar sonrasında akıllarda bir köşeye yazılmış olabilir.
Galatasaray'a da kiralık olarak katılmıştı. Aslında o dönemin transfer politikası da kiralık futbolcular üzerineydi. Perez, Victoria, Sergen Yalçın ve Fleurquin gibi.
Bana sorarsanız kilit performanslardan birini göstermişti, kritik maçların da golcüsüydü. Barcelona deplasmanı, Beşiktaş maçı gibi. Gösterişten uzak bir futbolu vardı, tam bir görev adamıydı ve kendi işine bakardı. Mücadele eder, savaşır, basit oynar. Galatasaray orta sahasının da önemli isimlerinden biri olmayı başarmıştı. Bugünü düşününce Jose Rodriguez'in oyun tarzına benziyordu ve belki Fleurquin daha yeteneksizdi ama tecrübesi vardı, mücadele gücü de daha yüksekti.
Daha uzun bir Galatasaray kariyeri de olabilirdi, o dönem kadroda olan ama ayrılmak durumunda kalan bir çok futbolcu gibi. Lucescu'nun ayrılması büyük handikap yarattı ve Fleurquin de takımdan ayrıldı. Dün itibariyle de futbolu bırakmış oldu. 40 yaşına kadar süren, uzun bir futbol hayatı oldu ama zirve dönemi Galatasaray'da geçti diyebiliriz.
Hikayesinin ilginçliği de ailesinden gelmekte. Kaka misali, aileden zengin bir futbolcu. Uruguay'ın en zengin ailelerinden birinin çocuğu olmasına rağmen o çok uzun yıllar futbol oynadı, 40'lı yaşları da zorladı.
O döneme bir daha baktım da, Bülent Akın gibi Ayhan Akman gibi yetenekleri tartışılan ama mücadele güçleri ile ayakta olan isimlerle oynadı. Devre arası bir de Batista eklendi. Lucescu bu isimlerden müthiş verim aldı..