Olması gereken, hatta geciken bir ayrılıktı. Bu tip ayrılıklar kaçınılmaz oluyor, ayrılık gereklidir diyoruz ama bu ayrılık yaşanınca da maziyi hatırlayıp üzülüyoruz. Baros'un da Galatasaray mazisi çok derindir ve sadece Galatasaray'ın da değil, bu ülkenin gördüğü en büyük gol ayaklarından biriydi.
Maziye uzanalım, kariyerini biraz hatırlayalım. Onun Galatasaray kariyeri denildiğinde ilk söylenmesi gereken şu olur sanırım, Ağustos ayının son günlerinde katılmıştı Galatasaray'a. Şampiyonlar Ligi ön elemesi sonrası. Eğer S.Bükreş maçlarında Baros olsaydı belki o sezon Şampiyonlar Ligi'nde oynayacaktık ama önce Nonda ile yola devam edildi, sonrasında bu alternatif yaratıldı.
Ama o Baros ligde ve Avrupa Ligi'nde büyük işler yaptı. Ligde gol kralı olmasının yanında, Avrupa Ligi'nde de Galatasaray'ı ileri iten isimlerden biriydi. Kötü bir sezondu yine de, çok fazla sorunlarla uğraştık. Skibbe döneminde yükselen bir Baros grafiği vardı ama Bülent Korkmaz döneminde bu yükseliş biraz sarsıldı. Sadece Baros üzerinde de değil, kaliteli hücum düzeni farklı bir yapıya kavuştu.
Arda Turan, Lincoln, Kewell ve Baros'lu 4-2-3-1'i unutmayız sanırım, o hücüm düzeninin verdiği keyifi uzun zaman alamadım, hala da alamıyorum hatta.
Baros'un kariyerinde Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu da var, Liverpool geçmişi de var, Çek Cumhuriyeti ile Euro 2004'de gol krallığını yaşadı ama kariyerinin hiçbir döneminde Galatasaray'da yaşadığı ilk sezonu gibi de bir dönem yaşamadı. 31 maçta attığı 20 gol vardı o sezon.
Baros'un yaşadığı sakatlıklar ise Galatasaray adına bir kırılma noktasıdır. Rijkaard'lı döneme iyi başlamadı aslında Baros, Nonda ona göre daha formda girdi sezona ama Baros Galatasaray'ın olmazsa olmazıydı. İyi bir forvet bulmak zor, hele ki yabancı transferlerinde tam bir kumar. Baros'la nokta atışı yapılmıştı ama Fenerbahçe maçında yaşadığı sakatlık o sezonun hatta diğer sezonların da kaybı demekti.
Baros'un sonrası şu şekilde gelişti. Baros sakatlıktan döndü, yeniden golleri atmaya başladı, sonrasında yine sakatlandı, yine döndü ve gollerini atmaya başladı, yine sakatlandı, yine döndü diye ilerledi bu iş. O sakatlık sürecinde Baros'la sözleşme uzatıldı, daha fazla da para kazandı aslında. Bu hamle Galatasaray'ın Baros'a gösterdiği vefa, fedakarlıktı.
Bu noktada zaten Baros'un Galatasaray'da kalmak için ısrar etmesini, sözleşmesini tamamlamak istemesini anlayamadım. 31 yaşındasın, sık sakatlıklar yaşıyorsun, eski gücünde değilsin ama bir sezon futbol oynamamayı göze alıyorsun, tüm teklifleri reddediyorsun. Palermo'nun, Parma'nın tekliflerini kabul etmesi, Katar veya Rusya'ya gitmek istemedi, böyle bir tercih yaptı ama sonunda dayanamadı ve ülkesine döndü, başladığı yerde bitirecek futbolu.
Geçen sezon gelen şampiyonlukta da katkısı büyüktür aslında. Forma girdiği bir dönem vardı, üst üste golleri atıyordu, Elmander'le iyi bir ikili olmuşlardı ama dediğim gibi, o sakatlıklar bırakmadı yakasını ve sonraki geri dönüşünde eskisi gibi geri dönemedi, Saraçoğlu'nda Fenerbahçe ile 2-2 berabere kalınan maçta direkte kalan o topla birlikte Baros'un da Galatasaray kariyeri bitmişti aslında.
Galatasaray tarihinde unutulmayacak bir isim olacak, orası kesin. 5 sezondur bu takımdaydı, bir yabancının herhangi bir takımda bu kadar uzun süre kalabilmesi çok sık rastlanan bir durum değildir. Baros, yaşadığı tüm sakatlıklara rağmen bunu başardı, Galatasaray onun arkasında durdu, o da formanın hakkını verdi. Bizlere tüm yaşattıkları için teşekkür etmemiz gerekiyor. O bize, biz ona çok şeyler kattık...