Senaryo aynı, bizim adımıza değişmiyor. Deplasmanlarda kaybediyoruz ama Abdi İpekçi'de turları geçiyoruz, Euro Cup da gelecekse böyle gelecek. Bayern Münih ve Gran Canaria maçları çok daha zordu, Strasbourg o ayarda bir takım değil. Savunmayı da iyi yaptık, doğru direnci gösterdik ama hücumuyla ayakta kalmasını bildiğimiz Galatasaray 62 sayıda kaldı bugün. 9 sayı farkı yakaladığımız zamanlar vardı, devam ettiremedik.
Lasme ve Chuck'un faul problemi dengeyi bozdu, maalesef Caleb Green'den katkı alamıyoruz ve başka da bir uzun yok. Strasbourg'dan da geri döndüğü ve öne geçtiği anlar buradaydı, 3. periyotta da kırılma noktaları vardı, son periyotta da ama son 1 dakika uyandık, Bayern Münih maçının tekrarı yaşanmadı ve fark daha da artabilirdi, 4'de kaldı. Bu da Galatasaray için avantajlı nokta. Çok rahat 15 sayıyla kazanabileceğimiz bir maçtı ama maalesef hücumda ritmi bulmaktan uzak, bireysel çabalara bakan bir oyun anlayışında 4 sayı farkla mağlup olduk ki kötü değil.
McCollum'u devreye sokamadık mesela, Sinan Güler çok kötü bir maç geçirdi ki 31 dakika sahada kalmış, tarifi yok. Schilb ise ilk yarıda meydanda yoktu ama ikinci yarıda çok kritik basketleri var, hatta attığımız 3 üçlüğün 2'si ona ait. 18'de 3 üçlük atmak da cabası, bugün hücum Galatasaray olmanın çok dışındaydı. Micov'un hücumda sessiz sevdası, Chuck Davis'in aklı, Jerrells'ın ekstra katkısı ve ikinci yarıda Schilb'in mevzuya dahil olması hücumun iyi yanları, savunmada ise yapılabilecek en iyi savunma buydu zaten.
Sonuç olarak avantajlı tarafız, Abdi İpekçi'de 20 sayıyla finali kazanmamak için hiçbir neden yok, Euro Cup Galatasaray'a bakıyor..