Quantcast
Channel: Sportif Cümleler
Viewing all 9783 articles
Browse latest View live

Fatih Hoca'nın yaşattığı kadro değişimi asıl altı çizilesi nokta

$
0
0

Sevgili Güner Çalış (@oolegunnar) 'ın, Fatih Hoca'nın 3. döneminin başlangıç sezonuna dair çıkarmış olduğu istatistik. Galatasaray'daki değişimi görebileceğimiz en net tablolardan. Önceki sezonların enkazını kaldırmak ciddi anlamda zordu. Fatih Hoca'nın geri dönüşü en büyük adım olsa da, yaşattığı kadro değişimi asıl altı çizilesi nokta. Hem yaş ortalamasını düşürdük, hem de gelecek adına iyi bir temel attık. Fatih Hoca'nın 3. dönemi daha uzun sürse eminim ki bambaşka şeyler konuşurduk.

Sadece 2 sezon sürdü ve 2 sezon içinde gelinen nokta ortada. 2011 / 2012 sezonunda son yılların en iyi futboluyla gelen, unutulmayacak bir şampiyonluk var. 2012 / 2013 sezonunda da liginde yine şampiyon olmuş ama Şampiyonlar Ligi'nde de çeyrek finale yürümüş bir takım gördük. Fatih Hoca ayrıldıktan sonra ise, Mancini dönemindeki malum Ocak ayıyla enkaza yönelik ilk adımlar atıldı. Sonraki sezonlarda da bu devam etti.

Bu enkazın kaldırılması da yıllar sonra yine Fatih Hoca'ya denk geldi. Bugünün kadrosunun temeli Tudor döneminde atılsa da, o büyük harcamalara doğru kadro mu kurulduğu tartışılır. Fatih Hoca, yaz döneminde takımın başında olsa eminim ki daha iyi malzeme ortaya çıkacaktı. Yine de Fatih Hoca, o kadroyu da aldı ve 2 sezondur şampiyonluk görüyor. Tudor devam ediyor olsa ya da x bir teknik adamla o maliyetin enkazı da çok büyük olacaktı.

2011 / 2012 sezonuna geri dönelim. Yaş ortalaması bir anda 25,66'ya düşüyor. Önceki sezonlarda boy göstermiş Servet Çetin kesiliyor, yerine Semih Kaya gibi altyapıdan gelen bir isim oynayabiliyor. Emre Çolak da aynı şekilde, Riera gibi bir ismin önünde formayı kapabiliyor. En çok süre alan isimler içinde, önceki sezonlardan gelen bir tek Hakan Balta var. Onun dışındaki her isim yenilenmiş diyebiliriz.

İstikrarı da güzel yakalamıştık. 4-4-2'ye geçişle birlikte ilk 11 adına iyi bir istikrar vardı. Selçuk İnan, Muslera, Melo, Eboue, Elmander, Ujfalusi, Hakan Balta ve Semih Kaya temelinde kadro oluştu. Sonrasında bunlara Engin Baytar, Emre Çolak ve Necati Ateş gibi isimler de dahil oldu. Çok fazla rotasyon görmeden, bir arada olması gereken isimler birlikte büyüyorlardı. Ertesi sezon da en azından ilk etapta (yabancı kontenjanını düşünerek) doğru adımlar atılmıştı.

Feghouli de paylaşmış olduğu fotoğrafla bunu bizlere hatırlattı

$
0
0

Mayıs ayının her gününde farklı bir imzamız var. "Mayıs'lar bizim" sözünün altı o kadar dolu ki. Kupa kazanma ayı ve içinde bulunduğumuz her final ortamının da en büyük favorisiyiz. Bu final ortamındaki son 2 şampiyonlukta da böyle oldu. 2017 / 2018 sezonunda Fenerbahçe, Başakşehir ve Beşiktaş, 2018 / 2019 sezonunda da Başakşehir'le bu finali yaptık. Sonuç da beklediğimiz gibi, şampiyonluk geldi. Özellikle de 19.05.2019 tarihli, ligin 33. haftasındaki Başakşehir maçı fazlasıyla unutulmazdı.

İlk yarıyı 1-0 geride kapatsak da, 2. yarıda Feghouli'nin muhteşem golüyle 1-1'i bulduk ve sonrası geldi. Israrla verilmeyen ama bizim de her seferinde gol attığımız bir ortama dönüştü. O gün de maçın tek bir ihtimali vardı ve kazandık. Feghouli de o şampiyonluğun bana göre en önemli ismi olmuştu. Ligin ilk ve 2. yarısı diye sezonu ayırıyorum. İlk yarısında hayal kırıklıkları, sakatlıklar, eksikler diye uzayan bir liste. 2. yarısında ise oyununu oturtmuş ve kazanan bir karakter.

Bu tabloyu Feghouli üzerinden okumak mümkün. Ligin ilk yarısında yokları oynadı desek yeri. Çok büyük beklentiler ve önemli bir maliyetle transfer edilmişti. İlk sezonundaki katkısı bazı anlarda ön plana çıksa da, beklediğimiz asla bu değildi. 2. sezonunun ilk yarısında da, yine o "bazı anlar ön plana"çıkan, istikrarsız performansı vardı. Feghouli gibi isimden maçı sürüklemesini ve tek başına kazandırmasını beklersiniz. O ise ligin 2. yarısında şampiyonluğu kazandırdı.

2018 / 2019 sezonunun ilk yarısında sadece 2 golü var. O da çıkış yakalamaya başladığı ve kırılma olarak kabul ettiğim Porto, Sivasspor maçları. Sezon başında bir şeyler oldu ve Feghouli kızağa çekilmişti. O gün bu durumu eleştiriyordum, böyle bir lüksümüz yok diyordum. Oysa belki de bu hamle sayesinde Feghouli kazanıldı, bilemiyorum da. Aralık ayında yeniden formayı aldı ve yükselişini izlemeye başladık.

Porto maçı o şampiyonluğun kırılma maçlarından biridir. O gün kaybetsek de, başarabileceğimizi kanıtladık. Sivasspor maçıyla da yükselişimiz başlamıştı. Feghouli'nin bu 2 maçta hem golleri, hem de iyi futbolu var. Ligin 2. yarısında da, Türkiye Kupası'nı da dahil ederek 11 gol 7 asist. Çoğu maçta da takımı ipten alan ve kazandıran futbolcu. Beklenti bu işte, Feghouli de bunun altını doldurmuş oldu. Başakşehir'le oynanan şampiyonluk maçında attığı gol de tüm performansının vitrini gibiydi. O da paylaşmış olduğu fotoğrafla bunu bizlere hatırlattı.

7 numaralı formayı yıllarca giydi ve aklıma gelen tek isim de o

$
0
0

Futbolarena'nın paylaşımı. Galatasaray'da 7 numaranın en çok hangi futbolcuya yakıştığını sormuşlar ve adaylara bakınca da cevap az çok belli. 2000 / 2001 sezonu öncesinde numaralar 1'den 11'e kadar sıralandığı için, bazı futbolcuları çok farklı formalarla görebiliyorduk. Özdeşleşen formalar olsa da, genelde karışık oluyordu. Ergün Penbe için 67, Hakan Ünsal için de 57'yi hatırlarız mesela. 2000 / 2001 sezonundan önce bu numaraları alma imkanları olmadığından farklı hatırlanabiliyorlar.

Ergün Penbe'yi de 7 numarada belirtmişler. 11 numara sorusu olsa Hakan Ünsal girerdi oraya da. Ergün Penbe'yi aklımda 7 numarasıyla çok fazla kalmadı. Dolayısıyla da bu ankette geçerli bir yer bulamadım. Adrien Ilie de mesela ağırlıklı olarak 7 numarayı giyiyordu. Oysa onu 11 numarayla da hatırlarım, yine bahsettiğim sezondan önceki dönem. X numarayı sadece 1 futbolcu giydikten sonraki dönemleri konuşmak gerekiyor.

7 numara, futbol dünyası açısından kıymetli. Genellikle de klas kanatlar giyer. Her numaranın belli bir pozisyonu var, 7 için de kanatları düşünürüz. Galatasaray'da öyle bir şey doğdu ki, 7 numarayı alan düşüş içine giriyordu. Şu son döneme kadar lanetli bir rakam gibiydi. Yasin Öztekin 23 numarayla çıkış yaptı, 7 numarayı aldıktan sonra düştü. Aynı durumu Garry Rodrigues de yaşadı, 7 numarayı aldıktan sonra çakıldı.

Aydın Yılmaz, yıllarca 7 numaralı formayı taşıdı. Hakkını verdi diyemem, istikrarlı bir kanat performansı kısa dönemler hariç veremedi. Bazı numaraları düşününce insan heyecanlanmak istiyor. Bu 7 numara durumu belki de Aydın Yılmaz sonrası sıkıntı oluşturdu. Aydın Yılmaz da çok uzun süre bu formayı giydi ve bir ara hiç maç oynamadığından numaranın varlığını da unutmuştuk. Ankette yer alması doğal olsa da, asla seçimim olmaz.

Saidou da 7 numarayı giymişti. Defansif bir orta sahanın bu numarayı giydiğini pek görmeyiz. O dönem daha dar kadrolarla oynardık ve boşta olan numarayı biri alsın mantığı da vardı. 10 numara dahi boşta kalmış, o formayı giymeye kolay kolay kimse cesaret edememişti. Saidou da sessiz sedasız 7 numarayı almış ve formanın hakkını vermiş. Blogu takip edenler bilir, benim için özel bir futbolcudur. Hikayesi dahi yeter.

Bu sorunun cevabı ise elbette Okan Buruk. 7 numaralı formayı yıllarca giydi ve aklıma gelen tek isim de o. İlk çıkış yaptığı dönemlerde yıldız bir kanat olabilecek potansiyeli yansıtsa da, ayağının kırılması sonrası mücadele yönüyle ön plana çıktı. Fatih Hoca dönemi, Avrupa'nın en iyi orta sahalarından birine dönüştü. Orta saha / sağ kanat oynar, 7 numara denilince de akla gelen ilk isim olurdu. 2. Galatasaray döneminde de yine 7 numaralı formayı almıştı.

Desteklerinizi bekliyorum, hele ki şu dönemde.
Destek olmanın yolu da oldukça kolay.
Blogdaki tanıtımlara atacağınız 1-2 tık yeterli olacak :)

Cafercan Aksu da 33 yaşına gelmiş, biz de yaşlanıyoruz

$
0
0

Cafercan Aksu da 33 yaşına gelmiş, biz de yaşlanıyoruz. Ben de 33 yaşındayım, meşhur 87 jenerasyonuyla birlikte yaşlandım. Son dönemde 2000 jenerasyonunu çok konuşsak da, 87 jenerasyonu bana daha önde geliyordu. O dönem Galatasaray 11'inde, altyapıdan yetişecek birçok futbolcu bekliyordum ve o potansiyelleri vardı. Bugüne oranla da daha sık şans bulabiliyor, boy gösteriyorlardı. Çoğu için mutlaka bir fikrimiz var. Kimi de iyi kötü ciddi kariyer yaptı.

Arda Turan aldı yürüdü, onu konuşmaya gerek yok. Barcelona yaptı adam, rakamlar ortada. Bugün eleştiriliyor, beğenmiyor olmak bir şey değiştirmez. Aydın Yılmaz'ı eleştiririz, oysa onun da uzun Galatasaray yılları var ve katkı verdiği anlar oldu. Uğur Uçar, Ferhat Öztorun gibi isimler de bu takımda ciddi şanslar buldu, Süper Lig kariyeri yaptılar. Mehmet Güven de aynı şekilde, Galatasaray'da da şans buldu, Anadolu'da da hala yürümekte.

Özgürcan Özcan'ı dahi belki Süper Lig seviyesinde değil ama, 1. Lig'de aranan forvetlerden. Tek tek isimlerden gitmeye kalkarsam yazılacak çok kişi var. Hatta bu jenerasyona 88'i de ekleyelim, 2'sini bir arada hatırlamak lazım. Çok önemli yıldızlar çıkarabilecekken, daha azıyla yetinmek zorunda kaldık. 2004 / 2005 sezonunda Hagi dönemini ayırırım. Bu gençler üzerinde duruyordu çünkü, gelecek adına onları düşünüyordu. Meşhur bir Schalke 04 hazırlık maçı vardır. O kadroyu da daha detaylı konuşuruz.

Cafercan Aksu bana göre en yeteneklileri. Arda Turan'ın geldiği noktaya o da ulaşabilirdi. Bu jenerasyonda da doğal olarak ilk ciddi şansı o bulmuştu. O kadar kıymetli bir sol ayaktı ki. Futbolu oldukça estetik, teknik düzeyi yüksek, şut özelliği olan bir 10 numara. Ayrıca 2. forvet gibi de oynar, kanatlara da atarsın. Hem hücum jokeri, hem de kaliteyi belirleyen isimlerin başındaydı. İlk olarak 2003 / 2004 sezonunda şans bulmuş, 2004 / 2005 sezonunda da bu durum devam etmişti.

Yine de bir kırılması var. Genç futbolcuyu doğru zamanda kullanmak gerekir. 2004 / 2005 sezonunda şampiyonluk için oynarken, kendi sahamızda kaybettiğimiz bir Gençlerbirliği maçı vardı. O maçı çevirmek adına Hakan Şükür kenara gelmiş ve Cafercan Aksu oyuna girmişti. O baskıyı kaldıramadığını ve orada kaldığını düşünüyorum. Aşama kaydedemedi çünkü, resmen tek maçta bitmiş gibiydi.

Birçok takıma kiralasak da bir türlü tutunamadı. 4 takımda kiralık olarak denemişiz. Bizden ayrıldıktan sonra alt liglere gitti ve orada iyi bir kariyer edindi. 1. Lig'e pek çıkmadı yalnız, 2. Lig'de büyüdü o da. Bir ara Gençlerbirliği'ne transfer oldu ama şans bulamadı, erken ayrıldı. Sayısız takımda oynadı desem yeri, sayamıyorum şu an. Böyle olmamalıydı tabii, şu yeteneğin geldiği noktaya bakar mısınız?

Alan Mozo & Galatasaray, bonservis durumuna ister istemez takılıyorum

$
0
0

Bu tarz transfer haberlerinde bonservis durumununa ister istemez takılıyorum. Belli oranda satış yapacağımızı düşünsem de, ciddi harcamalar bir süre imkansız. Alan Mozo'nun sözleşmesi 2023 yılında bitiyor ve Meksika Ligi'nde de ciddi paralar dönüyor diye biliyorum. Tabii çok fazla bir bilgim de yok. Nedir, ne düşünülüyordur, ya da düşünülüyor mudur bilemem. Medyada adı geçtiği için bir şeyler yazmak istedim.

23 yaşında, 2 kez Meksika Milli Takım formasını giymiş ve bu sezon Meksika Ligi'nde 27 maçı var. Herhangi bir gol ve asist katkısı görünmüyor. İstikrarlı bir futbolcu yalnız, hemen hemen her maç sahada ve 90 dakikaları da tamamlıyor. Özellik anlamında bakınca biraz daha savunma ağırlıklı bir bek gibi. Tempolu, hızlı diyebileceğimiz, dayanıklı bir sağ bek. Tekniği orta şekerli, orta kalitesi ise biraz düşük. Çalışkan bir isim tabii, gelişim gösterebilir.

Sağ bek konusunda bonservisi elinde bir isim düşünülecektir ve Omar Elabdellaoui daha yakın diye hissediyorum. Bonservis harcamak ciddi anlamda zor. Marcao gibi bir yatırım ihtimali doğarsa bu durum değerlendirilir. Alan Mozo da Marcao gibi bir yatırım mı sorusuna yanıt hangi şartlarda alınabileceğidir. Piyasa değeri 2 milyon avro gibi görünse de, transfer için 5-6 milyon avro'lar konuşulduğu an el kol bağlanıyor.

Gençleşmek, geleceğe yönelmek önemli tabii. Yaşlı bir yapımız vardı ve sezon sonu itibarıyla sözleşmesi biten isimler sonrası bu gençleşme ister istemez gerçekleşecek. Fatih Hoca da son dönemde bu durumu ısrarla vurgulamıştı. Zorundayız da, maddi anlamda çıkışın da yolu bu. Maliyetler (özellikle maaş bütçesi) düşmeli ve gelecek için satışlarda ciddi rakamlar elde etmeliyiz. Bunun da yolu buradan geçiyor.

Adı geçen sağ beklere baktığımda ise genellikle tempo ön planda. Mariano gibi teknik özelliği bir 10 numara kalitesinde olan sağ bek bulmak zor. Eboue katkısı arayacak gibiyiz ama Mariano'nun yokluğunu da ararız. Takım biraz olsun tempo kazandığında, bitmiş dediğimiz Mariano'nun oluşturduğu etkiyi izlemiştik. Şu an tempoya döndük gibi, orada biraz daha dinamizm diyoruz. Sürekli yabancı sağ bek konuşmamız da Linnes'e güvenilmediğinin göstergesi. En azından tek başına.

Şampiyonluk modu deriz ya, o modu bu sezon için en başından açmıştı

$
0
0

Sonucu bilinen istatistiklerde bugün diyebilir miyiz? Ya da Muslera'nın ne kadar değerli olduğunun altını bir kez daha mı çizelim? Emre Belözoğlu, bu konudaki en doğru yorumu yapmıştı. Son yıllardaki Galatasaray - Fenerbahçe rekabetinin saha içindeki tartışmasız 1 numarası. Haksız rekabet deniyor ya, ülke sınırları içinde Muslera'yla rekabet etmek ciddi anlamda zor. Galatasaray da Muslera'yla birlikte kazanmaya devam ediyor.

Galatasaray'daki "gelmiş geçmiş en iyi kaleci kim?" sorusu da cevap buldu diye düşünüyorum. Çok eskileri bilmiyorum tabii, o tarafı yorumlayamam. Taffarel mi Muslera mı sorusu daha meşhur olsa da, Simovic'leri de bu kıyasa dahil edelim. Bence yine Muslera 1 numara olacaktır. Selçuk İnan için söylediğim "kırılma noktasının"çok daha ötesi. Galatasaray'ı ciddi anlamda yukarıda tutuyor ve oynadığı her dönem en önemli parça olmayı başarıyor.

Klişe yorum olsa da çok doğru bir söz. Atanın ve tutanın iyi olacak. Dönem dönem iyi atanlar buluyoruz, tutanımız ise daima en iyisi. Muslera sonrasını inanın düşünmek istemiyorum. Mondragon sonrası dahi yaşadığımız kaleci bulanımı malum. Muslera sonrasını tahmin dahi edemem. Yerli kaleci kültürümüz yok, alttan kimse gelmiyor ya da gelse dahi o sabır bizde yok. Yeni bir yabancı desek, herkeste Muslera'yı arayacağınız. İnanın zor bir süreç olacak.

Neyse ki bunu düşünmek adına daha zaman var. Muslera, 33 yaşında olsa da kaleci için en iyi dönemler diyelim. 3-4 yılı daha rahat götürür diye düşünüyorum. Bundan birkaç yıl önce "acaba Avrupa'ya giderse ne yaparız" diye düşünüyordum. Neyse ki o süreci aştık ve bu saatten sonra en iyi adres Galatasaray olarak kaldı. Gelecek sezon sonunda sözleşmesi bitecek. Bu konu hakkında müjdeli haberi yakında alırız.

Ciddi kazansa da, hakkını sonuna kadar veriyor. Düşüşe geçmiyor bu adam, bazen sarsılsa da an geldiğinde hep sahnede. Şampiyonluk modu deriz ya, o modu bu sezon için en başından açmıştı. Bu istatistik de onun en büyük göstergesi. Galatasaray'ın savunma tarafını en kötü halinde dahi ön plana çıkarırdık. Bunda en büyük pay da Muslera'nın. 12 maçta kalesini gole kapatmayı başardı ve ligler ertelenmeden önce şampiyonluk modunda devam ediyordu.

Desteklerinizi bekliyorum, hele ki şu dönemde.
Destek olmanın yolu da oldukça kolay.
Blogdaki tanıtımlara atacağınız 1-2 tık yeterli olacak :)

Bu sezon forma giydiği 28 maçın 20'sinde gol yememiş bir kaleciden bahsediyoruz

$
0
0

Samsunspor'un mevcut yatırımlarının en güçlü ayaklarından biri. Geçen sezonun devre arasında geldiği Samsunspor'da asıl çıkışını bu sezon gerçekleştirdi. Bu sezon forma giydiği 28 maçın 20'sinde gol yememiş bir kaleciden bahsediyoruz. Bu 28 maçta da sadece 11 gol yedi. Samsunspor bence de lige fazla, yakalamış olduğu puan farkıyla da bunu kanıtladı. Biraz lige alışıp, ortama ayak uydurunca fark da ortaya çıkmış oldu.

Nurullah Sağlam da bu çıkışın en önemli isimlerinden. Müthiş bir istikrar ve gelişim gösterdi. 2.02'lik, dev bir kaleci. Ben onu Petr Cech'e çok benzetirim, özellik anlamında da yakınlar. Bu boyda bir kalecinin, böyle refleksler göstermesine pek şahit olmazsınız. Hava toplarını, bölge hakimiyetini zaten konuşmuyorum. Fiziğiyle alakalı müthiş bir üstünlüğü var. Bunun yanında 1'e 1'leri, refleksleri, hamle zamanlaması gibi artıları da var.

Henüz 22 yaşında olduğunun altını çizelim. Bir yandan tecrübe de kazanıyor ve üzerine koyuyor. Samsunspor'la devam etmesi halinde de geleceği parlak. Samsunspor'un 1.Lig'de de çok fazla kalacağını düşünmüyorum. Şimdiden gelecek sezonun en büyük favorisi olacaklardır ve Süper Lig'e çıkış uzun sürmeyecek. Nurullah Aslan da her geçen zaman biraz daha göz önüne gelecek ve piyasası yükselecek.

Samsunspor'un maddi anlamda olması diğer avantaj. 2. Lig kulüplerinde genellikle böylesine parlayan isimler direkt transfer yapar ve büyük rakamlar konuşulmaz. Buna alışan büyük kulüpler de, Samsunspor'un kapısını mutlaka çalmışlardır. Tekliflerin reddedildiği söyleniyor, reddedilmeye de devam edecektir. Samsunspor'un hayır diyemeyeceği bir teklifin gelmesi zor. Haliyle de Nurullah Alsan'la devam edilir ve yapılanmanın en güçlü ayağı olmaya devam eder.

Türkiye'de son yıllarda kaleci bolluğu yaşanıyor. Çok önemli kalecilerimiz var ve geneli de genç isimler. Bu kalecilerin arasından sıyrılmak da zor. Milli Takım açısından büyük bir bolluk var. Bu kalecileri de yavaş yavaş Avrupa'ya açılırken görmek lazım. Kimi gidiyor, gitmeye de devam edecek. Nurullah Aslan da o halkaya 2-3 yıl içinde katılacaktır. Önü ciddi anlamda açık ve diğer kalecilerden farkı fiziksel avantajı olacak.

Haliyle de "acaba Onyekuru ile takas olur mu" düşüncesi doğuyor

$
0
0

Belhanda için transfer iddiaları yeniden yükselmeye başladı. Menajerinin açıkladığı bazı takımlar var. Bunun içinde Avrupa da söz konusu, Arap ülkeleri de. Sözleşmesinin bitmesine 1 yıl kaldığı için, bugünden aksiyon almak isteyeceğini düşünüyorum. Düşen bir piyasa söz konusu, bu anlamda sözleşmesinin bitmesini beklemeyecektir. Yaşı da 30 oldu, belki de son yüksek kontratı olacak. Ayrıca bugün gidişi Galatasaray'ın elini maddi olarak güçlendirir. 

Belhanda tartışmalarına girmek istemiyorum. Ricam da Belhanda iyi miydi kötü müydü üzerinden bu yazı altına yorum yapılmaması. Bu konu hakkında çok tartıştık ve kırılmalar yaşadık. Bundan sonrasını düşünmek gerekiyor. Ben de takımdan ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü yüksek bir ücreti var ve bu düşüncem de Muslera hariç yüksek ücretli herkes için geçerli. Feghouli'yle de acil olarak yollar ayrılmalı. Hatta Falcao'ya teklif gelse onu dahi bırakabilirim.

Monaco'nun Belhanda'yı istediği haberlerde konuşuluyor. Haliyle de "acaba Onyekuru ile takas olur mu" düşüncesi doğuyor. Böyle bir takas olacağı ihtimalini düşünmüyorum. Olsa dahi Monaco'nun Onyekuru üzerine para isteme düşüncesi olabilir. Onyekuru'yu 13.5 milyon avro'ya transfer ettiler, bunun aşağısında bir rakama bırakmazlar. Hadi rakamı düşürdüler diyelim, yine en kötü ihtimalle 10 milyon avro konuşulur.

Belhanda'nın düşen piyasasında da ederinin en fazla 5-6 milyon avro olabileceğini düşünüyorum. Bir de sözleşmesinin son yılına girecek, bu da etken. Yüksek maaşına girmiyorum bile, bu durum da futbolcunun bonservis değerini düşürecektir. Takas işi zor yani. Galatasaray, Belhanda'yı bonservisiyle satmak isteyecektir ve 5-6 milyon avro civarında bir rakama da hayır demez. Onyekuru için ise yeniden kiralama düşüncesi oluşur.

Onyekuru'nun Monaco'da bir geleceğinin olmadığı açık. İstemeye istemeye gittiği bir takımdı ve 6 ay içinde ayrılmak durumunda kaldı. Aklı burada, hem mutlu, hem de gelişim gösteriyor. Gönül ister ki bonservisini alalım, yatırımımız olsun. Maalesef şartlar buna engel. Böyle bir paramız yok. Futbolcu satsak da 1 futbolcu için ciddi bonservisler ödeme lüksümüz olmayacak. 

2000'li yılların yabancı kontenjanını düşününce, dengeli bir 11 oluyor

$
0
0

Galastat'ın nostaljik paylaşımları devam etmekte. 2000 yılı sonrasına yönelik, bonservisi elinde olup da transfer olan futbolculardan kurulu en iyi 11'i yapmışlar. Yine bazı pozisyonlar adına yapacak bir şey olmadığının resmi gibi. Alternatifli olan ve isim seçmek zorunda kalınan yerler de var, yapacak bir şey olmadığı için yazılanlar da. Dengeli bir 11 olduğunu da söylemek lazım. 2000'li yılların yabancı kontenjanlarını düşünürsek, o dönem adına 5 yabancılı, iyi bir 11 bu.

Leo Franco'nun Galatasaray formasıyla çok daha fazla maçı olsa da, öyle bir hayal kırıklığıydı ki bu listede yer alamadı. Carrasso ise sadece 1 maçla bu listede yer almayı başardı. En azından güven veren yedek kaleciydi. O konuda da yıllarca büyük sorunlar yaşamadık mı? Cenk Gönen'ler, Sinan Bolat'lar derken gelebilecek en iyi isimler gelmişti. Hiçbiri tutmadı, daha doğrusu güven vermedi. Carrasso ise tek maçla bunu başardı.

Bekler konusunda alternatif yok. Alternatif olsa da, Orhan Ak / Cihan Haspolatlı ikilisinin yine hatırı sayılır yeri olurdu. Orhan Ak'ı bugün yaptıklarıyla sevmeyiz, o gün futboluyla ise iyi iş çıkarıyordu. Cihan Haspolatlı da böyle, belli bir seviyenin futbolcuları ama ne alacağınızı bilirdiniz. İkisi de o pozisyon adına devşirme, bunun da altını çizelim. Stoperde de Emre Aşık / Gökhan Zan ikilisi haricinde pek bir alternatif göze çarpmıyor. Haliyle yerli bir savunma hattı oluşmuş oldu.

Selçuk İnan'ı o kadar çok konuştuk ki. Bana göre bu listenin de 1 numaralı serbest statüdeki transferi. Drogba'ya rağmen bunu yazıyorum. Selçuk İnan'ın gelişi kırılma noktasıdır ve Galatasaray'ın ivmesi yükselmeye başlamıştır. Saidou da geldiği gün itibarıyla etkili olmasa da, Gerets dönemindeki oyunuyla zamanında iyi ki almışız dedirtenlerden. Kewell da burada mutlaka olması gereken bir isim. Adem Büyük için ise tartışılır ama elimizde çok fazla alternatif yok. O da sürpriz etkidir.

Forvet hattı ise Drogba / Elmander ikilisinden oluşmakta. İkisi de serbest statüde geldi ve Galatasaray formasıyla hatırı sayılır yerleri oldu. Elmander'in transferi de takımı ivme kazandırmak açısından önemliydi. Futboluyla da o şampiyonluğun olmazsa olmazlarından. Drogba ise bir Dünya yıldızı, ses getirmişti. Ayağının tozuyla da özellikle Şampiyonlar Ligi'ndeki katkısı büyük olmuştu. Haliyle de bu listenin vitrinini oluşturuyor.

Desteklerinizi bekliyorum, hele ki şu dönemde.
Destek olmanın yolu da oldukça kolay.
Blogdaki tanıtımlara atacağınız 1-2 tık yeterli olacak :)

Genellikle iyi olanlar 22 numarayı alıyor ve istikrarla taşıyor

$
0
0

Arda Turan, ilk profesyonel olduğu yıllarda 22 numaralı formayı giyiyordu. Sonrasında 66'ya geçti. Bunun da nedeni 6 numaraya olan düşkünlüğüydü diye aklımda. 6 numara Arif Erdem'indi, diğer 6 numara da kendisinin olunca 66 numara olarak giydiğini açıklamıştı. En azından o dönemde bu tarz haberler yayınlanmıştı. Geçen gün Twitter yorumlarında geldi, 22 numaranın Galatasaray'da önemli olduğu üzerine. Bugün düşününce de çok önemli isimlerin bu formayı taşıdığını görüyoruz.

Ümit Davala bunlardan ilki. 96 - 2000 arası dönemde 1'den 11'e kadar forma numarası verilebiliyordu. 2000 - 2001 sezonundan itibaren ise herkes kendi numarasını alınca, Ümit Davala 22'yi giymeye başlamıştı. Nedenini bilmesem de bu numarayla özdeşleşti. Galatasaray'da da 22 giydi, Milli Takım'da da. Bizde 22 giydiği dönemde 96 - 2000 döneminin gölgesinde kalsa da, söz konusu Ümit Davala olunca numara onunla özdeşleşmiş oluyor.

Hakan Balta da çok uzun yıllar 22 numaralı formayı taşıdı. Onun da nedenini bilmiyorum ve araştırma gereği duymadım. İstikrar açısından bakınca, bu numara altındaki performans noktasında en iyisiydi. 22 numara onunla özdeşleşmez, çok konuşmayız. Bu da biraz Ümit Davala etkisi diyelim. Günümüzde numaralarla özdeşleşme olayı pek kalmadı gibi. Eskiden daha çok değer veriliyordu ve simge haline gelebiliyordu.

Sasa Iliç de 22 numaraydı. Galatasaray'a geldiğinde herkes onun 10 numaralı formayı giymesini beklese de, onun tercihi 22 oldu. Ülkesi ve eski takımıyla alakalı özel bir durumdu. Kariyeri boyunca bu numarayı giydi çünkü. Belki de en doğrusunu yaptı, bugün Belhanda'nın yaşadıklarını görüyorsunuz. Galatasaray'daki 10 numarası algısı farklıdır. Iliç de klasik bir 10 numara değildi ve bu formayı alsa beklentiler arşa çıkacaktı. Haliyle de iyi olduğu oyun tarzını konuşmayacaktık belki de.

Mariano bu sezon 22 giymeye başlasa da, onu 2 numarayla hatırlarız. Mitroglou da 22 giymiş, aklımızda bile kalmaz. Abdullah Ercan, Galatasaray'a geldiğinde 22 giymiş. Oysa Abdullah Ercan bu takımın formasını ne zaman giydi çok fazla hatırlayan da çıkmaz. Forma geçmişine bakınca da çok fazla 22 numara yok. Genellikle iyi olanlar bu formayı alıyor ve istikrarla taşıyor.

FM 20'ye Samsunspor serisiyle tekrardan merhaba diyorum

$
0
0

FM 20'de Samsunspor serisine başladım. Ara transfer güncellemesi öncesi de küçük bir Samsunspor kariyerim olmuştu. Lig dinamiklerine az çok hakim olsam da, ara transfer güncellemesinin ardından şartlar biraz daha değişiyor. Samsunspor'un TFF 2. Lig takımları için avantajları var. Güçlü bir kadro ve ekonomi diyebiliriz. Alt lige kaliteli isimler getirmek zor tabii, ekonominiz ne kadar iyi olursa olsun. Bunun zorluğunu kısmen yaşadım, çünkü elde iyi kadronun avantajı var.

Rahat bir şampiyonluk olmasını bekliyordum ki öyle de oldu. 34 maçta 31 galibiyet 3 beraberlik ve 96 puan. Galatasaray'la 34'de 34 yapmışlığım da var, eklemek isterim. 100 gol atmış, 11 gol yemişim. Liderliği hiç bırakmadım da diyebilirim, ilk andan itibaren böyle geçeceği belliydi. Şubat ayının sonu, Mart başı gibi şampiyonluğu da ilan ettim ve kalan maçlar formalite niteliğinde geçti. O arada da gelecek sezonu kurgulamaya başladım.

Türkiye Kupası'nda da 6. tura kadar geldim ve Galatasaray'a elendim. Oynadığım tüm maçlarda 2 mağlubiyetim var ve 2'si de Galatasaray'a karşı. Şu süreçte Türkiye Kupası ana odak olmaz, bir an önce Süper Lig'e yükselmeye bakıyorum. İlk aşamayı kolay geçtik, 1. Lig'de ise biraz daha zorlanabilirim. Maddi durum çok güçlü değil çünkü. Ayrıca eldeki futbolcuları tutmak da zor. Serbest futbolcular, sözleşmesi bitenler, kiralık piyasası gibi noktalarda şansımı zorlayacağım.


Direkt olarak Bahattin Köse ve İlyas Kubilay Yavuz'u satarak oyuna başladım. Ocak ayında da Guido Kocer, Halil Çolak gibi yüksek maaşlı, kullanmadığım bazı isimlerle yolları ayırdım. Bahattin Köse'nin Azerbaycan Milli Takım durumu olduğundan yabancı statüsüne düşebiliyor. Zaten teklif de alıyor, İlyas Kubilay Yavuz'la birlikte gitmek istiyorlar. Onlardan gelen bonservis ve maaş boşluğu da bu lig adına kıymetli. Atabey Çiçek var zaten, Bahattin Köse'nin gidişi çok sorun olmuyor. Erkan Eyibil de forvet arkasında olmazsa olmaz alternatifim.


Yeni transferler içinde ön plana bu isimler çıktı. Rahmetullah Berişbek için şartları zorlayıp, 2 milyon avro'ya yakın bonservis verdim. Gelecek adına ciddi yatırım ve beklentim büyük. Şahverdi Çetin, Ersin Zehir ve Erkan Eyibil ise kiralık geldi. Şahverdi Çetin ve Ersin Zehir'le 1 yıl daha devam ediyorum, Erkan Eyibil ise ayrılacak. 4-2-3-1 oynuyorum ve orta saha / forvet arkası merkezinde bu 3 isim var. Sol tarafta ligin ilk yarısında Burak Çalık, 2. yarısında Rahmetullah Berişbek oynadı. Ocak ayında Yunus Akgün'ü kiralayınca sağ tarafta oynamaya başladı ve Rahmetullah Berişbek bu sayede sola kaydı. Süleyman Luş da transferlerden biri ama bu isimler kadar ön planda değildi.


Oyuna başlarken Veli Çetin / Yalçın Kılınç stoper tandemine çok güveniyordum. Sonrasında Yalçın Kılınç'ın 3 aylık sakatlığı geldi ve orayı idare ettim. Veli Çetin duran toplarda attığı 13 golle de sürpriz isim oldu. Atabey Çiçek ve Nurullah Aslan da bu başarının temel taşları. Bunlar mevcut isimler arasındaki en iyileriydi. Bu istikrarı korumaya çalışacağım işte. Üzerine doğru takviyeler de gelecek ama koruması zor olacak.


Sezonun son maçı itibariyle gerçekleşmesi kesinleşen transferler de bu şekilde. Mehmet Özcan ve Erencan Yardımcı gibi beni heyecanlandıran hamleler var. Yiğithan Güveli de iyi bir potansiyel stoper, alternatif olacaktır. Burak Yeşilay da forvet için ilginç duruyor, görmek lazım. Bruno Xavier ise serbest statüde bulduğum, denediğim ve beğendiğim bir futbolcu. Yabancı transferlerin genelini de bu şekilde gerçekleştireceğim.


Sezonlar bittikçe bu yazı dizisini devam ettirmeyi düşünüyorum. 1.Lig'de de hedef direkt olarak Süper Lig'e çıkmak olacak. Alttan gelmek daima daha zevkli, herkese tavsiye ederim. Bu sezonda ise çok fazla kırılma noktası yok. Kazanarak gittim ve böyle devam etti. 10-0'luk Tarsus İdman Yurdu maçını unutmam bir tek. X maç için en farklı sonucum olabilir. 7-8 attığım çok olsa da, 10-0'ı FM 20'de ilk kez gördüm. Sorusu olanlar yorum kısmına yazar zaten. 

Elbet bir gün

$
0
0

Galatasaraylılığını asla gizlemeyen ve her fırsatta dile getiren bir futbolcu. Haliyle de şu paylaşımı gördüğümde "elbet bir gün" dedim. Futbolunu da beğenirim, Galatasaray'a katkısı büyük olacaktır. En azından birkaç yıl imkansız bir iş olduğunun da altını çizerim. Milan'a 23.3 milyon avro'ya gitmişti ve takımın da en önemli futbolcularından biri. Milan'ın yeni teknik direktörü olması beklenen Ragnick'in de Hakan Çalhanoğlu'yla alakalı yorumları vardı.

Hadi Milan'da kalmayacak diyelim. O vakit de Leipzig gibi takımlar devreye giriyor. Bu transferi bir süredir isteseler de gerçekleşmiyor. En kötü ihtimalle 15 - 20 milyon avro'lar konuşuluyor, yine imkansız. Gelecek sezon sözleşmesinin son yılına giriyor ve 26 yaşında. Ciddi bir takım ve sözleşme bulmasını olası görüyorum. Hakan Çalhanoğlu gündemini, futbolcu 30 yaşını devirdikten sonra açarız gibi.

Hakan Çalhanoğlu konusunda da bir Belhanda'lık var gibi. Beğenen ve beğenmeyen kesimler arasında uçlar keskin. Beğenmeyenin neden bu kadar keskin uçlarda olduğunu da bilmiyorum. Futbolcunun kariyeri ve yaptıkları ortada. Bu takımlara boşa gitmiyor ve bu bonservisler boşuna ödenmiyor. Klasik bir 10 numara ya da kanat değil mi diye bu yaklaşım bilmiyorum. Milli Takım performansından dem vurulsa da, orada da iyi işleri var.

Belhanda'dan farkını şut olarak ayırayım. Müthiş bir şut gücü var ve bu da onun en önemli özelliklerinden biri. Duran top konusunda da oldukça aktif. Belhanda'ya benzer tarafı ise pozisyonuna göre çalışkanlığı. Çok koşuyor, hareketli, mücadele içinde. Teknik ve pas özellikleri olağanüstü seviyede olmasa da, pozisyonunun gerekliliğini kaldıracak düzeyde. Topla kat edebilmesi, kanatlarda ya da 8 numara gibi de oynayabilmesi değerli.

Milli Takım'da da bunu verse de, klasik 10 numara algısına takılıyor bence. Olağanüstü pas ve çalımlar mı bekleniyor bilmiyorum. Bir de "pozisyonsuz futbolcu" yorumu var. Bence saydığım pozisyonlarda ortalamanın üzerinde, joker özelliği derim buna. Sneijder algısı kurulursa yine olmaz, Hakan Çalhanoğlu farklı bir futbolcu. Günün birinde de Galatasaray'da görmeyi çok isterim. Galatasaraylılığı da üst seviyelerde. 

Desteklerinizi bekliyorum, hele ki şu dönemde.
Destek olmanın yolu da oldukça kolay.
Blogdaki tanıtımlara atacağınız 1-2 tık yeterli olacak :)

Umutlanmak istesem de, söz konusu Diagne olunca düşünmek istemiyorum

$
0
0

Diagne için her gün yeni bir iddia konuşuyoruz. Son dönemde de adı daha çok İngiltere piyasasında geçiyor. Daha alt sıra ve lig takımları için konuşuluyor. O liglerde de iddialı bonservis bedelleri ödenebildiği için imkansız diyemiyorsunuz. Bu transfer bir şekilde gerçekleşecektir, Diagne'nin takımda kalma ihtimali pek yok. Yine de söz konusu Diagne işte, her an her şey olabilir. Güven duygusunun en alt limitlerde olduğu ortamdayız.

Diagne'nin piyasasını doğru belirlemek gerekir. Sorunlu futbolcu olduğunu tüm Dünya biliyor. Ocak ayının sonu olduğu ve müthiş bir gol patlaması yaşadığı için bu transferi gerçekleştirdik. Gerçi biz de bu kadarını beklemiyorduk. Gerçi Galatasaray'da da kötü performansı yok ama hal hareketleri o kadar kötüydü ki değerini düşürdü. Club Brugge'de kadro dışı kaldı, neredeyse 7-8 aydır topa dahi değmedi.

Bizim hayalimiz de, Belçika Ligi'nde leblebi gibi gol atması ve Şampiyonlar Ligi derken de vitrine yeniden çıkmasıydı. Bu da olmayıp, kadro dışı hadisesi gelişince değeri daha da düştü. 28 yaşında olması ve Türkiye Ligi'nde yaptıklarıyla hala piyasası olması gerektiğini düşünüyorum. Bu futbolcuyu bir şekilde satmalıyız ve onu aldığımız rakamı görebilme hayallerinden de vazgeçmeliyiz. Çıkıp da kimse o 13 milyon avro'yu bize getirmeyecek.

Benim kafamdaki limit 5-6 milyon avro civarı. Dünya'nın içinde bulunduğu konum da rakamları aşağıya çekecektir. Diagne için 5-6 milyon avro'lar görüldüğü an beni mutlu eder. Yapacak bir şey yok, önümüze bakmak istiyorum. Maicon'dan da 2.5 - 3 milyon avro'ları görebilirsek elimize iyi bir bonservis girdisi geçmiş oluyor. Satmayı düşündüğümüz başka futbolcular da olacaktır. Sattığın kadar al sarmalında rahat hareket etme imkanımız olacak.

Sözleşmesi biten futbolcular da var. Onların da büyük maaş girdileri var ve yeniden yapılanma noktasında elimiz güçleniyor. Biraz daha yerliye dönüş ve gençleşmek önemli. Yabancı transferde de futbolcuların geleceğine yatırım yapıp, maaşları düşük tutmak önemli. Marcao örnek işte, bu yoldan ilerlenmeli. Tabii öncelikle Diagne gibi futbolcuların durumunu çözmeli ve elimizi güçlendirmeliyiz. Umarım bir yerlere gider ve şu rakamları görürüz.

İçinde birçok Avrupa maçı olmasına karşın, 2.19'luk puan ortalaması olabildiğince iyi

$
0
0

Listeyi doğru tanımlamak gerekir. Eminim ki yorum kısmında o niye yok, bu niye böyle tarzında şeyler yazılacaktır. Kesintisiz dönemler ele alınmış. Fatih Hoca'nın 96 - 2000 arasında kesintisiz çalıştığı 4 sezon 1 dönem, 2011 - 2013 yıllar arasında çalıştığı 2.5 sezon da 1 dönem gibi. Hagi'nin de mesela 2 farklı dönemi var. Ya da bir teknik adam ilk sezonunda müthiş performans vermiştir, 2. sezonu hayal kırıklığı olunca puan ortalaması düşmüştür. Ayrıca bu listede sadece lig değil, Avrupa ve kupa maçları da dahil.

Gerets buna örnek işte. İlk sezonunda rekor puanla şampiyon olan bir teknik adam niye bu listede yok sorusu mutlaka sorulacak. Nedeni de 2. sezonunda alınan puan. Arada büyük fark var ve ortalaması düştü. Yoksa ilk sezonu oldukça özeldi ve bu listede mutlaka yer alması gerekiyordu. Eskiden puan baremi de çok daha yüksekti. 3. olup aldığımız puanlar, bugün 1. olup aldığımız puandan daha yüksek olabiliyordu.

Fatih Hoca'nın 96 - 2000 dönemini zaten konuşmaya gerek yok. Galatasaray tarihinin en efsane dönemidir. İçinde birçok Avrupa maçı da olmasına karşın, 2.19'luk puan ortalaması olabildiğince iyi. Zaten kazanılan kupa ve başarılar da her şeyi açıklar nitelikte. Böyle bir dönemi görebilir miyiz emin değilim. Fatih Hoca dahi o günleri yakalamakta zorlanıyor. Günümüz şartları değişti, makas açıldı. Burada mühim detay da, Fatih Hoca'nın yeni düzene de ayak uydurmuş olması.

2004 / 2005 sezonunu özel olarak da yazacağım. Hagi'nin o dönemde hakkının verilmediğini düşünüyorum. 2003 / 2004 sezonunda geldiği bölümü atlıyorum, çünkü orada zaten şansı kalmamış ve yeniden yapılanmak isteyen bir takım vardı. Yapılanamadık gerçi, o enkazla devam ettik, doğru dürüst transfer dahi yapılamadı. Buna rağmen Hagi, böyle bir puan ortalaması tutturdu. Şampiyon olamamak üzücü, düşünün işte o gün toplanan puanları.

2014 / 2015 sezonundaki Hamza Hamzaoğlu performansı da kıymetli. Galatasaray'a geldiğinde elinde iyi bir kadro olsa da, yokuş aşağı giden bir takım vardı. O havayı değiştirdi ve şampiyonluğa kenetlendi. Sonrası da 3 kupa zaten. Onun da 2015 / 2016 sezonundaki performansı bu listede olmasına rağmen, topladığı puan oldukça iyiydi. Yine hakkını tam anlamıyla veremediğimizi düşündüğüm bir isim.

İçlerinde izlemediğim dönemler olduğu için onları yorumlayamam. Souness'in 10. sırada olması enteresan, başarılı bir lig dönemi değildi çünkü. Lucescu'nun 2000 / 2002 arası dönemi de alt sıralarda ama o dönem çok fazla Avrupa maçı oynanıyordu. Bu da ortalamayı düşüren etken. Fatih Hoca 3. dönemiyle de listede yerini aldı. O dönemde de Avrupa maçları vardı ve playoff derken daha yoğun bir lig takvimi. Ortalaması bence başarılı.

Ali Yavuz Kol ve Emin Bayram'ın gelecek sezonu için beklenti var

$
0
0

Fatih Hoca'nın, Ali Yavuz Kol ve Emin Bayram'ı gelecek sezon ciddi anlamda düşündüğü haberleri yazılıyor. Ali Yavuz Kol için Bundesliga'dan bazı takımların ilgili olduğu yazılsa da takımda tutmayı ve değerlendirmek istediği söyleniyor. Emin Bayram ise bu sezonu A takımla birlikte geçirmekte ve eminim ki gelecek sezon onun için de planlar var. Ozan Kabak stratejisi gibi. O da ilk etapta A takımla uzun süre idmanlara çıkmış, ertesi sezon ciddi anlamda şanslar bulmuştu.

İkisi de aynı pozisyonun futbolcusu olduğu için ister istemez kıyas olacak ve Ozan Kabak etkisi beklenecek. Bu gerçekleşir mi hep birlikte göreceğiz. Tek söyleyeceğim şu olur, ikisinin aynı yaşlardaki fizikleri kıyaslandığında Emin Bayram daha önde. Yalnız Ozan Kabak'ın da top tekniği, oyun aklı gibi günümüz stoperinde aranan ciddi artıları vardı. Emin Bayram biraz daha sertliğiyle ön plana çıkacak gibi. Yaşı da henüz 17.

Ali Yavuz Kol'u ise diğer potansiyel gençlerden ayıran artısı Tarsus İdman Yurdu'na gidişi ve ciddi anlamda şans bulması oldu. Şans bulamayacak gencin kiralanması ve tabir-i caizse bulunduğu ligde dayak yemesi gerekiyor. 2.Lig'in sertliği ve zor şartları malum. Ali Yavuz Kol, o mücadelenin içinde ayakta kaldı ve 27 maçı geride bıraktı. Bu süre zarfında da 9 gol 2 asisti var. Kanatlarda da oynuyor, forvet olarak da. Her 2 pozisyon adına iyi bir alternatif.

Bu yaz dönemindeki kamp performansı da iyiydi aslında. Onu da diğer yaşıtlarından ayıran özelliği fiziğiydi. Fizik olarak oldukça kuvvetli ve ayakta kalmayı başarıyor. Hızlı, hareketli ve teknik becerisi de yüksek. Gelecek sezonun rotasyonunda şans bulabileceğini düşünüyorum. Oğulcan Çağlayan'ı bekliyoruz mesela, bana göre Ali Yavuz Kol'un şu halinin ondan aşağı kalır yanı yok. 1-2 yıl sonra ise çok daha ötesine geçmesi olası.

Atalay Babacan, Yunus Akgün gibi isimlerden de beklenti olsa bile, hala ciddi anlamda aşama kaydedemediler. Oynayabilecekleri bir takıma kiralanmaları doğru olabilirdi, en azından gelişimlerini daha net gözlerdik. U19'da gösterdikleri iyi performanslar benim için geçerli ölçüt değil, yaşıtlarıyla oynamıyorlar ve orayı aşalı çok oldu. Diğer yaşıtlarının bulduğu şanslar malum. Biz ise bu futbolcular için hala fizik, güç gibi şeyler konuşuyoruz. Oysa yaş 20 oldu. A takım seviyesinde buldukları şanslar bir elin parmağını geçmiyor. Özellikle de Atalay Babacan için.

Ali Yavuz Kol ise bu ikiliden 1 yaş küçük olmasına rağmen gümbür gümbür geliyor ve ayakları yere daha sağlam basar halde. Biz bu kiralama işini iyi kullanamadık. Ali Yavuz Kol umarım doğru örnek olmuştur ve bundan sonra uygulanacak plan bu olur. Emin Bayram'ın ise ışığı daha farklı. Ozan Kabak gibi bir anda şans bulmaya başlayabilir ve ısrar da edilir. Işığı veren de direkt oynuyor zaten, hele ki Fatih Hoca dönemlerinde.

Conceicao'yu Gerets döneminde görseydik?

$
0
0

Conceicao'nun, Saidou'dan çok daha iyi bir futbolcu olduğunu hepimiz biliyoruz. Saidou'nun kariyeri Türkiye sınırları içinde, Conceicao'nun geçmişinde ise Real Madrid ve Brezilya Milli Takım'ı var. Galatasaray'a geldiği dönem düşüşte olsa da, önemli bir transferdi. Biz ise Conceicao transferinin hakkını tam anlamıyla veremedik gibi, hatta sahada yaptıklarını da gerçek anlamda göremedik. Onun da Galatasaray kariyeri sadece 1 sezon sürdü.

Transferinin bedelsiz olarak gerçekleşmesi de bir başarıydı. Zor da bir hamleydi, daha doğrusu şartlar zorluyordu. Ekonomik anlamda büyük sıkıntılar vardı ve doğru dürüst transfer yapamıyorduk. O takımın da büyük takviyelere ihtiyacı vardı. 2003 - 2004 sezonundan gelen kadro bana göre bir enkazdı ama Hagi'nin o takımla iyi işler çıkardığını düşünüyorum. Yapabileceğinin en iyisini yaptı. Bunu da 3 doğru transferle başardı. Conceicao, Song ve Tomas.

Song / Tomas, Galatasaray'ın unutulmaz ikililerinden. Müthiş bir uyum gösterdiler ve stoper tandemi oldukça güçlüydü. Bu ikiliyi daha iyi kılan isim ise bana göre Conceicao'ydu. İyi iş çıkardı, çok temiz futbol oynadı ama ısrarla hayal kırıklığı portresi çizdik. 4-4-2 oynuyorsunuz ve orta saha göbeğiniz Ergün Penbe / Conceicao ikilisinden oluşuyor. Conceicao'dan yaratıcılık mı bekleniyordu bilmiyorum. Bu adam 6 numara, size vereceği katkı belli.

O dönem yedeği de Saidou'ydu. Onu da İstanbulspor'la olan sözleşmesi bittikten sonra aldık. Hagi dönemi oynadığı birkaç maç vardı. Düşünülmüyordu yine de. Zaten sezon bittiğinde de kadro dışı kalmış ve ilk etapta kampa dahi alınmamıştı. İşin aksi Conceicao da gözden çıkarılmıştı. Sezon bittiğinde adama "git" dediler, o da kendine kulüp buldu. Gerets göreve geldiğinde Conceicao'yla yola devam etmek istiyordu. 

Saidou'nun Gerets dönemi gösterdiği performansı hatırlarsınız. Çılgın hücum düzeninin hamalı gibiydi, büyük iş çıkardı. Bir de Conceicao'yla yapacaklarınızı düşünün, daha büyük kalite katardı. Tutamadık işte, Gerets öncesi bazı kararlar almanın neticesi. Conceicao, kampa katıldığında "ben gidiyorum" dedi ve gitti. Biz de o parasızlıkta yerine transfer yapamadık ve Saidou'yu geri döndürdük. Sonrasında yazılan hikaye de malumunuz.

Yüzde 56'lık gole çevirme oranı fazlasıyla çılgın

$
0
0

Fanatik'te Tolga Kuru'nun imzasıyla paylaşılan Falcao istatistiği. Bu sezon attığı goller üzerine düşünülmüş ve rakamları ortaya konmuş. Daha önce de paylaşmıştım, maç başına gol ortalaması bir hayli yüksek. Özellikle de ligin ilk yarısının son haftasında oynanan Antalyaspor maçıyla birlikte bu ortalama daha da yükseldi. Oynadığı 14 Süper Lig maçında 9 gol 1 asist, son oynadığı 8 lig maçında ise 8 gol 1 asist. Maç başına 1 gol ortalamasına geldi yani. 

Ligin ilk yarısında hem takımın hücum fakiri, temposuz görüntüsü, hem de sakatlıkları onu çok geri attı. Ligin 2. yarısında da bu sorunu yine yaşadı ama her seferinde ayağa kalkmasını bildi. Takım da biraz olsun tempo kazanıp, hareketlenmeye başlayınca farkını ortaya koyar oldu. Kalan haftalar eğer oynanırsa yine beklentim yüksek. Gelecek sezon için ise çok daha iyisini yapacaktır. Hazırlık kampı görecek, uyum gibi sorunlar da kalmayacak. Ligi de beliyor derken ipleri eline alır.

Atletico Madrid dönemindeki Falcao, belki de pozisyonunun en iyi 2-3 futbolcusundan biriydi. Puyol da geçen açıkladı, beni en çok zorlayan forvet Falcao diyor. Golün her türlüsünü atıyordu çünkü. Rakip ceza sahası içindeki etkisini konuşmaya dahi gerek yok. Her iki ayağı, kafası ya da röveşata, vole. Her şekilde topu kaleye gönderir ve golünü yapar. Son dönemde ise biraz daha takımı oynatan, oyun aklı ve teknik becerileriyle ön plana çıkmaya başladı.

Galatasaray'da da bu oyunu oynuyordu. 4-2-3-1 içinde Emre Akbaba'yı yükseltiyor, 4-3-3 içinde de Onyekuru'ya alan açıyordu. Fenerbahçe deplasmanındaki oyununu hatırlayın, hücum tarafındaki en büyük oyun aklımızdı. Yine rakip ceza sahasında etkisi büyük, bu şekilde attığı golleri izledik ama oyun ağırlığı "yönlendirme" yönünde. Onu tamamlayacak parçaları da yükseltiyor. Onyekuru ve Emre Akbaba bu anlamda iyi örnekler.

Galatasaray'da sol ayağıyla vurduğu 6 şutun 5'i gol olmuş. Bu konuda çılgın bir istatistiği var. Henüz kafayla golü yok ki, Sivasspor deplasmanında kaçırdığı kafayı hatırlarsınız. Bu konuda da oldukça iyi bir isim olsa da, Galatasaray'da henüz göremedik. Yüzde 56'lık gole çevirme oranı fazlasıyla çılgın. Top Falcao'ya gelsin yeter ki, ceza sahası içinde onu daha fazla bulmak gerekiyor. Golü bulma konusunda sıkıntısı yok. Maç sayısı artıp, ritmi yakaladıkça daha da yükselir.

Desteklerinizi bekliyorum, hele ki şu dönemde.
Destek olmanın yolu da oldukça kolay.
Blogdaki tanıtımlara atacağınız 1-2 tık yeterli olacak :)

Sakatlık durumu olmasa eminim ki nice gol rekorları kıracaktı

$
0
0

Bazı futbolcular vardır, Milli Takım performanslarıyla ön plana çıkar ve kulüp takımlarında aynı etkiyi göstermezler. Milan Baros da buna yakın bir isimdi. Çek Cumhuriyeti ile harika işlere imza atardı, kulüp düzeyinde ise bunu görmezdik. Liverpool'da 100'ün üstünde maçı olsa da bu etkisi yoktu mesela. Lyon ve Aston Villa gibi takımlar için de bu geçerli. Galatasaray'a gelene kadar da bu böyle devam etti.

Galatasaray'ın onun için kırılma noktası olduğunu düşünüyorum. Sakatlıklar olmasa eminim ki çok daha iyisi olur ve kırdığı gol rekorlarını konuşuyor olurduk. Skibbe'nin 4-2-3-1'inin belki de en güçlü kozuydu. Müthiş bir bitirici izlemeye başlamıştık. Hatta Galatasaray forması giymiş, en komple forvetlerden biriydi. Hızı, tekniği, bitiriciliği ve hareketliliğiyle. O hücum organizasyonu bir şekilde Baros'u buluyor ve goller attırıyordu.

İlk sezonunda da 44 maçta 26 gol 8 asist yaptı. Bülent Korkmaz göreve gelene kadar neredeyse her maç 1 gol ortalaması vardı. Hoca değişikliğinden sonra hücum kitlendi ve Baros'un da gol sayısı düştü. 2009 / 2010 sezonunda ise o malum sakatlık ve sonrasında kırılan kariyeri diyelim. Bir daha eskisi gibi olmadı çünkü. Sık sakatlanmaya başladı, yine de her seferinde ayağa kalktı. Sahada kaldığı sürede sorun yoktu, gollerini attı. Sorun şu ki çok fazla sahada kalamadı.

Bu sakatlığa rağmen, 2009 / 2010 sezonunda 23 maçta 16 gol 2 asisti var. Sezona da iyi girmişti oysa. Sakatlandı, geri döndü ve yine gollerini attı ve irili ufaklı sakatlıklar devam etti. 2010 / 2011 sezonu da böyle. Sezonun çoğunda sakatlıklarla boğuştu ve pek fazla sahada kalamadı. Sahada kaldığı sürede de 21 maçta 11 gol 2 asist. Galatasaray'da tam anlamıyla bir golcüye dönüşmüş ve bu karakterden asla ödün vermedi. Sakatlık durumu olmasa eminim ki nice gol rekorları kıracaktı.

Fatih Terim de onu kullandı. 2011 / 2012 sezonunda da 29 maçta 8 gol 6 asisti var. Sezona Baros'la girdi, 4-4-2'ye dönüşle birlikte de Elmander / Baros hattı büyük keyif veriyordu. Baros da bir ara vitesi yükseltti ve üst üste goller atmaya başlamıştı. Tam eskiye döndü dedik, yine sakatlandı. Sonra da Necati Ateş transfer edildi ve formayı doğal olarak kaptırdı. Yine de o şampiyonlukta ciddi pay sahibi futbolculardan.

Bu da Galatasaray'daki son dönemi diyebiliriz. 2012 / 2013 sezonunun ilk yarısında kadroda olsa da hiç forma şansı bulamadı, hatta maç kadrosuna dahi dahil edilmedi. Oysa Şampiyonlar Ligi listesinde adı yer alıyordu. Burak Yılmaz, Umut Bulut gibi isimler de gelmişti ve yabancı sınırında ona yer kalmadı. Sakatlık etkisiyle de iyice düşmüştü. Bugün 38 yaşında ve hala futbola devam ediyor. Galatasaray'ın da unutulmayacak golcülerinin arasında.

2. Lig'den 96 puanla çıktığım gibi, 1. Lig'den de 96 puanla çıkıyorum

$
0
0

Samsunspor serisinde 2. sezonu geri bırakmış bulunmaktayım. Çizgiyi bozmadım ve 2. Lig'den 96 puanla çıktığım gibi, 1. Lig'den de 96 puanla çıkıyorum. 2. Lig'de 100 gol atmışım, 1. Lig'de 99 gol. 31 galibiyet ve 3 beraberlik, istatistikler birbirine oldukça benziyor. Son dakikada kazandığım 3-4 maç oldu tabii. Yenilgi eşiğine hiç gelmedim, oynadığım tüm maçlarda bariz üstünlüğüm vardı. Kadro mühendisliğini doğru uyguladığını düşünüyorum. Başarının sırrı biraz da bu.

Samsunspor'un imkanları diğer takımlara göre daha iyi dursa da, maddi anlamda eksiye yöneldiğim an ister istemez oldu. Bu liglerde gelir yok maalesef, bir an önce Süper Lig'e adım atmak gerekiyordu. Ben de, beklediğim gibi zorlanmadan Süper Lig'e adım attım. Başarı geldikçe de kulüp sahibi imkanları genişletmeye başladı ve bu noktadan sonra büyüme başladı diyebilirim. Süper Lig'de de mutlaka hedeflerim olacak. İlk etapta Avrupa'yı kovalamayı düşünüyorum.

İstikrar ve yerli çizgisi. Bu 2 noktayı önemsiyorum. Bu tarz takımlarda kadro istikrarını korumak zor olsa da, çabam iskeleti korumak yönünde. Bu anlamda da birçok adım attım. Şahverdi Çetin, Yunus Akgün, Muhammed Sarıkaya gibi isimlerin kira sözleşmesi devam edecek. Alt ligden bu yana takımda olan Süleyman Luş gibi isimlerle de şimdilik yola devam. Ersin Zehir'in bonservisini aldım, Erkan Eyibil de ligin 2. yarısında kiralık olarak geri döndü. Bu isimler benim kadromun iskeletini oluşturuyor.

Rahmetullah Berişbek de bu istikrarın parçalarından olsa da, ligin 2. yarısına girerken Trabzonspor'un teklifini kabul etmek zorunda kaldım. Maddi anlamda eksideydik, bu sayede artıya geçebildik. Onun yerine de Erencan Yardımcı'yı ısındırdım. Galatasaray kariyerlerimde de Erencan Yardımcı'yı sol açık gibi oynatıyordum ve iyi bir futbolcuya evriliyordu. Burada da aynısı oldu ve iyi bir sol kanat forvet kazanmış oldum.


Transferler bu şekilde. Mehmet Özcan, Erencan Yardımcı, Burak Yeşilay ve Ocak ayında gelen Ertuğrul Ersoy büyük etki etti. Bu futbolcuların maddi getirisi de büyük olacaktır. Rahmetullah Berişbek de getirdiği bonservis bedeliyle bize nefes aldırmıştı. Mutlaka çoğu isme teklifler gelecek, bakalım kaçını kadroda kurabileceğim. Şu an imkanlarım var ve hedefler büyüdü. İstikrarı bozmak, yerli ağırlığını da kullanmaya devam etmek istiyorum.


Taiwo Awoyini'nin altını çizmek isterim. Liverpool'da çalışma izni alamıyordu ve kiralık olarak aldım. 1 yıl daha yola devam edeceğiz. Çok çılgın bir gol istatistiği yakaladı. Sevdiğim forvet tipi, Çok hızlı ve fizik olarak güçlü. Bitiriciliği düşük görünse de golün her türlüsünü attı. Gelişerek devam edeceğini düşünüyorum. Kiralık sözleşmesi bittiğinde ise onu takımda tutmak çok zor olacak.

Sezona yönelik ise herhangi bir kırılma noktası yok. Yine kazanarak başladım ve öyle devam etti. Taktik istikrarım da devam ediyor. 4-2-3-1 düzeninde, Galatasaray'da kullandığım taktiklerle yola devam ediyorum. Pas ağırlığım yüksek ve tempoyu en üst seviyede tutuyorum. Hücumda da hızlı futbolcular olmazsa olmazım. Bu kariyer oldukça keyif verdi diyebilirim. Alttan gelmek keyifli. Samsunlu olduğum için de Samsunspor'la farklı bir bağım var.

Belhanda ve Feghouli'yla yollar ayrılıyor denilse de, bu haberin özelliği kalmadı gibi

$
0
0

Fanatik, özel olarak girdiği haberde "Belhanda ve Feghouli'yle yollar ayrılıyor" dese de, bu haberin pek bir özelliği kalmadı gibi. Hemen hemen herkesin beklediği bir gelişme. Hem maliyetleri düşürmek, hem de gelecek sezona bütçe oluşturabilmek anlamında bu ayrılıklara ihtiyacımız var. Maaş bütçesinde çok önemli yer tutan futbolcular var. Hatta birçok futbolcu var diyelim. Gün itibarıyla 1.5 - 2 milyon avro üzeri dahi çok olsa da, bizde 3 milyon avro üzeri alan birçok isim var.

O isimler arasında bir tek Muslera'yı tutarım ve onunla dahi yeni sözleşmesinde rakamı ciddi anlamda düşürmeyi konuşurum. Sözleşmesinin bitmesine 1 yıl kalıyor ve burada devam edeceğini düşünüyorum. Yaşı ve Dünya'nın geldiği noktayı düşününce de rakamı düşmek zorunda. Falcao'da da rakam yüksek mesela, onun da maaşı aşağı inmeli. Hatta teklif alsa yolları dahi ayırabilirim, bunu her fırsatta yazıyorum. 

Maaş bütçesini düşürmek zorundayız. Ödenen bonservise takılmıyorum, doğru futbolcuya yatırım yapıldığı sürece o parayı en kötü ihtimalle çıkarıyorsunuz. İş maaşta yatıyor, x transferin gerçekleşme ihtimali buna bağlı. Feghouli ve Belhanda gibi isimlerin maaşı Arap kulüpleri için bile yakın rakamlar. Haliyle de futbolcu burada kalmak istiyor, orada kazanabileceği çok fazla bir şey yok. Maaşı düşük futbolcuya ise teklif üstüne teklif geliyor.

Marcao ve Luyindama doğru yatırım mesela. Hadi Marcao'nun bonservisi düşüktü. Luyindama'ya toplamda 8 milyon avro bonservis ödedik. Yaşadığı uzun sakatlık var, ondan çıkacak ama bugün satmaya kalksan en kötü 12 milyon avro'yu yine göreceksin. Eski performansına yaklaşıp, biraz piyasa yaptığında ise rakam daha da artacak. Teklif alması da doğal, çünkü maaşı düşük. Onun da x teklif karşısında "Galatasaray'da mutlaka kalmalıyım" gibi bir düşüncesi doğmaz.

Aynısı Feghouli'ye olmuyor işte. Belki onun da bonservisi düşüktü ama yıllık ücreti 4 milyon avro'nun üzerinde olunca bu işin gerçekleşmesi zor oluyor. Sözleşmesinin bitmesine de 2 yıl var daha. Belhanda için yine geçen sezon teklifler geliyordu, o da iyi futbol ve futbolcunun yaşıyla alakalıydı. Bugün ise o da kalmadı, rakam olabildiğince düştü. Suudi Arabistan Ligi'nin kalitesini arttırmak için kaynak büyütüleceği söyleniyor. Tek çıkış yolumuz bu kaldı.
Viewing all 9783 articles
Browse latest View live