Quantcast
Channel: Sportif Cümleler
Viewing all 9780 articles
Browse latest View live

Stephane "Şükür Kavuşturana" Lasme

$
0
0

Ve Galatasaray nihayet Lasme'sine kavuşur..

Uzun süredir Galatasaray Basketbol'da böyle yılan hikayesine dönen bir transfer görmemiştik. Lasme önce Galatasaray'la anlaştı, ardından eski takımı Panathinaikos'a tamam dedi. Ve sonra Galatasaray bir kez daha fiyat arttırınca yeni pivotumuza kavuştuk. Transferin bu kısmı bana biraz futbol şubesiyle ilgili kötü sinyaller veriyor. Ergin Ataman, hedefine koyduğu, istediği ve aradığı pivot olduğunu düşündüğü oyuncu için iki kez fiyat arttırdı, belki üçüncü kez de arttıracaktı. Futbolda ise aradığımız, nokta oyuncularla ilgili bu tutumu göremiyoruz ne yazık ki. Konumuz basketbol ama, yönetimin genel bir sorunu olduğunu düşündüğüm için bu konuya da ince bir dokunuş yapmak istedim.

Kendisini tanımayanlar için, kısaca özetleyelim.. Lasme, Avrupa'nın en iyi savunmacılarından biri. 2013 Euroleague en iyi savunmacısı ödülünün de sahibi. Ayrıca 2007-08'de oynadığı NBA D-League'de de yılın savunmacısı ödülünü aldı. Boyalı alan savunması anlamında, N'Dong'un gidişinden beri ilk kez bu kadar güvenilir bir oyuncu alıyoruz denebilir. Son derece sert ve dayanıklı bir oyuncu. Boyu bir pivot için kısa sayılsa da bunu dayanıklılığı, enerjisi, hırsı ve savunma becerisi ile rahatlıkla ört pas edebiliyor. Aynı zamanda sık sık 4 numara da oynadığını görebiliriz. Hücumda çok istikrarlı olmasa da pota altından gayet iyi bir bitirici ve orta mesafe şutu var. Kariyeri ve CV'si son derece iyi. Kısa bir NBA geçmişi de var. Açıkçası şu ana kadarki transferler ve hatta ismi geçenler içinde en içime sinen transfer diyebilirim.

Ergin Hoca, atletk veya sırtı dönük oynayan, kalıplı ve fundemantal sahibi bir pivot ararken; daha farklı özellikleri olan, ligi de tanıyan, bir fırsat transferi diyebileceğimiz bir oyuncuda karar kıldı. Bana kalırsa gayet de doğru yaptı. Geçen sezon takımın büyük problemlerinden olan sertlik sorununa da bu sezon çözüm bulacak gibi görünüyor.

Bu kez Ergin Ataman, daha dengeli ve ayağı yere sağlam basan bir takım kurma peşinde. Ve bunu paraları da saçmadan yapıyor. Gayet makul transferler oluyor. Sezon başı açıklanan bütçenin çok azını kullandı takım. En büyük yatırımın sağlam bir oyun kurucuya yapılması gerektiğini düşünüyorum. O zaman her şey çok daha anlam kazanır. Fakat ismi geçenler arasında Huertas, Hodge gibi adamlar bu tanıma pek uymuyor. Umarım daha garanti ve büyük bir isim alabiliriz.

Bütçe olarak ve Eurocup'a katılacağımız düşünülürse, -kaçırdığımız oyuncular bir kenara- son derece doğru ve akılcı hamlelerle ilerliyoruz. Transferler de tamamlanınca, her şey takım kimyasını oturtmaya ve sakatlıklardan uzak kalmaya bakıyor. Doğru oyun kurucu, bir pivot daha ve bir de skorer ile hem lig şampiyonluğu, hem Eurocup'ı kazanma hedefi hiç de uzak gelmiyor şu an için gözüme..


Risk Almayı Seven Bir Çılgın "Dany Nounkeu"

$
0
0
 
Ujfalusi & Semih Kaya ikilisiyle şampiyon olan ve yıllar sonra doğru bir ikili yaratan Galatasaray, 2012-2013 sezonunda bu ikiliye alternatif yaratma peşine düştü. Gökhan Zan & Servet Çetin ikilisini bu isimlerin arkasına yazıyorduk ama Servet Çetin'in takımdan ayrılmasından sonra da bir kişilik stoper kontenjanı açıldı ve bana göre sürpriz bir şekilde Dany ile dolduruldu. Basında çok fazla ismi çıkmamıştı ya da görüşmelere başladık gibisinden açıklama yapmadan Dany'nin transferi açıklandı. 

2 sezon Gaziantepspor forması giymiş ve kendisini kanıtlamış bir isimdi ama Galatasaray'ın yurt içinden bir stoper hamlesi yapacağını tahmin etmiyordum. 3.3 milyon avro gibi bir bonservis ücretine transfer edildi, o aşamada da Ujfalusi ve Semih Kaya ikilisi için doğru alternatifti. Hızlı bir oyuncu, iyi kesici gibi düşünüldü ve Galatasaray'ın da hızlı bir stopere ihtiyacı vardı.

Galatasaray'ın şanssızlığı Ujfalusi'nin sakatlığı oldu, transferin son günlerinde gelen sakatlık herkesi düşündürdü. Acil bir stoper daha alınması gerekiyordu, o aşamada Semih Kaya & Dany ikilisi düşündürüyordu ama Cris hamlesi de tutmadığından o sezonun genelini Semih Kaya ve Dany ile geçirdik. Peki o sezon ne kazanıldı dersek, gelen şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi başarısı var. Çok dile getirilmez ama Dany'nin de katkısı olduğunu düşünüyorum, en azından sırıtmadı. Ujfalusi gibi bir ismin arkasını bir şekilde doldurdu.

2013-2014 sezonu ise gözden düştüğü dönem. Galatasaray iyi bir stoper arıyordu ve bu ihtiyacı Chedjou ile doldurdu ama yeni yabancı sınırı da bazı yabancılara kulübe değil de tribün yolunu gösterdi. Yine de Terim döneminde şans buluyordu Dany, Mancini geldiğinde o şansı pek bulamadı. En azından stoper olarak. Kendisini her iki bekte de izledim, bek oynayabilme özelliğini bu sayede gördük ama o sezonun devre arasında Beşiktaş'a kiralanması da ayrı hikaye.

Hayatımda gördüğüm en saçma transfer hikayelerinden biri. Galatasaray'ın Burdisso'yu alıp Dany'e yol vermesi bir yana, Beşiktaş'ın en büyük rakibinden futbolcu kiralaması da yıllar sonra bile anlatılacak bir durum. O Dany de Galatasaray'a karşı yaptırdığı penaltıyla işi farklı noktalara getirdi derken Beşiktaş günleri o kadar uzun olmadı. Galatasaray da kendisini gözden çıkardığı için önce Granada'ya kiraladı, yarım sezon forma şansı bulamadı, ligin 2. yarısı Evian'a gitti ve bir anda takımın en iyisi oldu derken garip bir sezon yaşadı.

Evian performansı da Dany'i bir kere daha görelim hissiyatı uyandırdı ve kamp kadrosunda yer aldı ama benim de beklentim olmasına rağmen Dany aynı Dany, hala risk almayı seven bir çılgın. Görüntü hiç iyi değildi ve takımda da kalmadı. Bursaspor'la anlaştığı söyleniyordu ama Galatasaray ve Bursaspor anlaşma sağlayamadı, sonrasında Dany'nin sözleşmesi fesh edildi derken Bursaspor yolunu tuttu. Galatasaray sonrası Fransa'ya döner, piyasa yaptı diyordum ama Bursaspor işi şaşırtıcı oldu. Sivok & Serdar Aziz ikilisinin arkasında şans bekleyecek ya da bek kontenjanından alındı. Bunu da sezon içerisinde görürüz.

Dany'nin ilginç bir tarzı var. Top kapma konusunda fazlasıyla iyi, Cristiano Ronaldo'ya bile bir omuz atıp, inanılmaz kesicilik yapabilen bir isim ama kaptığı o topu da 5 saniye içerisinde kaybedebilir. Topla çok oynar, çalım dener, sektirir, ilginç denemeler yapar, anlayacağınız risk almaktan hiç çekinmez ve hatalar yapar. Ama çok hızlıdır, iyi bir kesicidir. Bu anlamda riskli bir tercih ama tecrübeli de bir futbolcu, Galatasaray formasıyla en üst düzey Şampiyonlar Ligi mücadelesinin içerisindeydi.

Lucescu'nun Heykeli

$
0
0

Hep derler ya heykeli dikilecek adam diye, o isimlerden biri de Lucescu işte. Galatasaray ve Beşiktaş'ın kırılma noktası olan bu adam (düşünsenize bu takımlardan birinde çok uzun yıllar kaldığını), Shakhtar Donetsk'in 2004 yılından bu yana başında ve o günden bu zamana Shakhtar Avrupa'nın ekol takımlarından biri olmayı başardı. Maliyet, zenginlik hepsi bir yana, Lucescu bu saatten sonra Shakhtar için çok daha fazlası ve gecikmeli de olsa heykeli dikilmiş durumda. Ülkede savaş ortamı var, kendi stadlarında maç yapamıyorlar ama buna rağmen Lucescu yoluna devam ediyor, bu da takdir edilesi..

31 Temmuz 1996, Hagi Galatasaray'da

$
0
0

Galatasaray'ın yazmış olduğu Türk futbol tarihi için atılmış olan en büyük adım diyebiliriz. Transfer hikayesi de ilginç, Meksika yollarından döndürdük Hagi'yi. Yaş 31, insanlar "ölü adam" algısı yaratırken Hagi Galatasaray'da ve doğal olarak Türk futbolunda tarihi yazdı. Galatasaray'ın 96-2000 dönemi için en parlak dönem söylemini kullanmak mümkün, 2000 yılında Uefa Kupası'nı kazanan kadro da Türkiye'nin görüp görebileceği en büyük takımdı, o takımın da yıldızı Hagi. Benim yaşlarımda olan Galatasaraylıların kahramanı, kimilerinin Galatasaray'ı tutma nedeni, izleyemeyenlerin çok şey kaçırdığı bir futbolcu. Anlatılmaz yaşanır derler ya, biz yaşadık ve Hagi ile geçen 5 yılda da fazlasıyla mutlu oldum..

Galatasaray'ın Gurbetçi 11'i

$
0
0
Nostaljiye devam, sıra gurbetçi futbolculardan oluşan 11'de. Kadroyu da 2000 yılı sonrasına yönelik yaptığımızı tekrar hatırlatalım, neden Uğur Tütüneker yok diye soracak arkadaşlar için.

Kalemizde Aykut Erçetin var ki başka da seçenek yok zaten. İyi kötü yıllarca Galatasaray formasını giymeyi başarmış bir kaleci. Sağ bek Ümit Davala'nın, kendisini birçok pozisyon için de kullanmak mümkündü. Stoper için ise sorun çektim, çok fazla gurbetçi stoper yok. Ömer Erdoğan'ı ya da Koray Günter'i yazacaktım ama tercihim Ömer Erdoğan. Hakan Balta'yı da stopere çektim, Volkan Yaman bu sayede sol bek olarak yer aldı ki Kalli dönemi Volkan Yaman iyi bir performans göstermişti.

Hamit Altıntop'un da tartışılacak bir yanı yok, kadroda yerini aldı. Ben Bülent Akın'ı yazacaktım ama Volkan Arslan sevgili Koçum Kosecki'nin gözağrısı ki kendisi bu kadroların konsept danışmanı, onu kıramadım. Volkan Arslan'ın da fena bir Galatasaray kariyeri yoktur ayrıca. Kadroda olması tercih meselesidir. Barış Özbek ise Kalli döneminde iyi bir performansı olan ve o sezon daha çok sağ kanatta oynamış bir isim, bu yüzden kadroda yerini almadı.

Yasin Öztekin'i de tartışmaya gerek yok, bu kadroda mutlaka yerini alması gereken bir isimdi. Engin Baytar'ın ise şampiyonluk sezonunda gösterdiği performasnın hakkını vermek gerekirdi. Berkant Göktan'ı da bu kadroda değerlendirmek istedim, forvet arkası için de çok fazla seçenek yoktu. Ümit Karan ise ileri uçta, o konuda da tartışmanın alemi yok ki seçenek de fazla yoktu zaten..

Galatasaray & Inter Ortak Geçmişi

$
0
0
Galatasaray adına sezon bugün başlıyor diyebiliriz. Oynanan diğer hazırlık maçları bir yana, Inter karşısında göstereceğimiz performans bazı sorular için cevap niteliğinde. Bunun yanında eski dost Mancini'yi görmek güzel olacak, aynı zamanda Melo'nun transferi, olası takas ihtimalleri, Inter'de gözden çıkan isimlerin Galatasaray'a önerilmesi derken bir hazırlık maçından öte. 

Galatasaray & Inter demişken nostalji sayfalarını karıştıralım dedim, Aslan Statistic hem Inter hem Galatasaray forması giyen bazı isimleri paylaşmış, onların bu paylaşımından yola çıkarak ben de durumu biraz daha detaylandırmak istedim. Güzel de bir nostalji olur, hem de akşam oynanacak maç adına iyi bir hazırlık.

Mircea Lucescu:Çok konuşulmaz, belki de hatırlanmaz ama 98-99 sezonunda Lucescu Inter'i çalıştırmıştır. Sadece 4 ay süren bir kariyerdi. 99-2000'de Rapid Bükreş'i çalıştırdıktan bir sezon sonra da Galatasaray'a geldi ve iki sezon takımın başında kaldı. Lucescu'nun Avrupa hanedanlığı da Galatasaray'la birlikte başlamıştır.

 
Hakan Şükür: Geçmiş dönemde kısa bir Torino macerası ile İtalya kariyeri başlamıştı ama gerçek anlamda İtalya kariyeri 2000-2001 sezonunda Inter'e transferiyle gerçekleşmişti. Hatırlıyorum o transfer sürecini, bosman henüz yürürlükte değildi ve bonservis pazarlığı uzun sürmüştü. Hakan Şükür'ün Inter günleri ise çok parlak geçmedi. Kendisini Lippi transfer ettirmişti ama Lippi'nin Inter günleri çok uzun olmayınca Hakan Şükür o forvet cenderesinin içerisinden çıkamadı. Sonrasında Parma'ya kiralandı, Blackburn'e gitti derken Galatasaray'a geri döndü.

Okan Buruk: Onun transferinde ise bosman kuralı yürürlüğe girmişti ve Emre Belözoğlu ile birlikte sözleşmelerinin bitmesinin ardından Inter yolunu tuttu. Onun da Inter günleri çok parlak geçmedi. Yaşadığı sakatlıklar da oldu, 2002 Dünya Kupası'nda bu yüzden çok fazla şans bulamamıştır mesela. 2 sezon sonra da Beşiktaş'a transfer oldu, devamında Galatasaray'a geri döndü.

Emre Belözoğlu: Farkı çok genç yaşta Inter'e gitmesi ve potansiyelinin çok yüksek olmasıydı. Genç yaşta Galatasaray'la büyük başarılar kazanmıştı. Onun da kariyerine sakatlıklar çok damga vurdu ama fena da bir Inter kariyeri olmadı, 4 sezon bu takımın formasına giydi ve bu 4 sezonun ardından Newcastle United'e transfer oldu, devamında da Fenerbahçe'ye.

Ümit Davala: Aslında listeye dahil etmeyebilirdik ama ilginç bir durumu var. Inter formasını hiç giymedi, başta bunu yazalım. Milan'a transfer olduğunda o sezonu parlak geçmedi, sezon sonunda da Galatasaray'a kiralandı. Bu kiralama gerçekleştikten sonra Milan, Simic'i transfer ederken Ümit Davala'nın haklarını da Inter'e verdi. Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra Inter'e geri dönmedi Ümit Davala, Werder Bremen'e kiralandı, devamında da bu takım tarafından satın alındı.

 
Wesley Sneijder: Transferi çok büyük bir olaydı. Sneijder, Inter formasıyla kariyer zirvesini görmüş bir isim. Şampiyonlar Ligi'ni kazandıkları sezon bana göre o sezonun da en iyi futbolcusuydu. Mourinho sonrası Inter günleri düşüş içerisindeydi ama form geçiçi klas kalıcı diye düşünürken Galatasaray'a transfer olması da tüm Dünya adına şaşırtıcı oldu. Galatasaray formasıyla da tekrar kendisini buldu derken Galatasaray'la yoluna devam ediyor. 

Roberto Mancini: Inter sezonları efsanedir. Juventus'un güçten düştüğü döneme denk gelmişti ve o yıllar İtalya'ya ambargo koydu ama beklenen Şampiyonlar Ligi başarısı gelmedi. Çok büyük paralar harcadılar, transferler yaptılar ama olmadı, sonrasında da kendisi ile yollar ayrılıp Mourinho başa geldikten sonra 2 sezon içerisinde o Avrupa başarısı da geldi. Devamında Manchester City'i Premier Lig şampiyonu yaptı ama aynı gerekçe orada da geçerli oldu. Galatasaray'a gelmesi de Mancini ismi anlamında bizler için büyük işti, belki beklenen başarı olan şampiyonluk gelmedi ama biraz daha uzun düşünülebilirdi. Şimdiki durağı ise yine Inter, değişen şey ise Juventus'un geri dönmesi. Değişmeyen ise Inter'in yine acımasız transferler yapması.

Goran Pandev: O da Inter formasıyla Şampiyonlar Ligi'ni kazanan isimlerden, o sezon bir nevi 12. adamdı. Sonrasında Napoli'ye gitti, geçen sezon ise Galatasaray'a transferi isim anlamında iyi göründü ama büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.

Lukas Podolski: Geçen sezonun devre arasında Inter kendisini Arsenal'den kiraladı ama Podolski'nin İtalya günleri büyük bir hayal kırıklığı oldu. Çok da fazla şans bulamadı derken takımdan ayrılması da uzun sürmedi.

Nice Maçının Ardından Gösterilecek Reaksiyon Önemliydi, Galatasaray 1-0 Inter

$
0
0

Nice maçından sonra gösterilecek reaksiyon önemliydi. Her anlamda ezilen, üretemeyen ve mücadele etmeyen bir Galatasaray izlemiştik. Inter de hazır olmayan bir ekip, İtalya Ligi'nin başlamasına biraz daha var ama güç dengesi anlamında en belirleyici hazırlık maçıydı ve özellikle 2. yarıda oluşan görüntü hiç de fena değil.

Kondogbia, Kovacic, Guarin. Hatta Hernanes'i de ekleyelim bu orta sahaya. 4-3-1-2 oynuyor Inter ve orta sahayı kalabalık tutuyorlar. Selçuk İnan & Bilal Kısa ikilisiyle de defansif anlamda bu orta sahaya direnme şansın çok fazla yok. Bu anlamda Selçuk İnan ve Bilal Kısa defansif olarak gösterebilecekleri en iyi görüntüyü gösterdiler. İlk yarıda top Inter'deydi, onlar oyuna hükmetti. Galatasaray ise hızlı ataklarla etkili olmaya çalıştı ama Sneijder de hazır olmayınca Bilal Kısa'nın ince gördüğü anlarda Galatasaray'ın etkili olabildiğini, pozisyon çabasına girdiğini gördük. Inter'in hakimiyeti vardı ilk yarıda, pozisyonlar da buldular ama Muslera geri döndü.

Sağ bek ve stoper ihtiyacı çok net. Tarık Çamdal'ın ikinci yarıda gösterdiği performans Sabri Sarıoğlu'nun çok üzerindeydi mesela, en azından çaba ve mücadele vardı. Sabri Sarıoğlu geri dönmüyor, mücadeleyi de bıraktı, tanımı da sanki şımarıklık. Chedjou & Hakan Balta ikilisi de çok fazla güven vermeyince rakip senin yarı sahana kolay geliyor ve orada top çeviriyor. Inter'in de aradığı uyum aslında, henüz onu sağlayamamışlar. 

Üçüncü olarak ise Melo'nun pozisyonuna yeni bir isim. Kalabalık bir orta saha rotasyonu var ama Melo tadında başka bir ismin yok, yine orta saha transferi yapmak zorundasın. 4-2-3-1 oynuyorsun ve agresif, tempolu, mücadele gücü yüksek bir isim arıyorsun. Belki Melo geri dönse bile bu ihtiyacı karşılayamayacak, Galatasaray'ın ihtiyaç duyduğu orta saha böyle bir profil. 4-3-3'e dönsen başka bir tarz arayabilirsin ama o zaman da hücumda bazı isimlerin yerleriyle oynamak zorundasın.

1-0 olana kadar da iyi görüntü yoktu aslında. Podolski'nin uyum anlamında yaşadığı sıkıntıyı izledik ilk yarıda, atılan gol ise Podolski & Sneijder uyumundan geldi. İnsanların beklediği, istediği bir durum, genele yayıldığında çok daha etkili olunacak. Kötü taraf, Yasin Öztekin de sağda etkisiz, Podolski orada oynadığında da. Sağ açık transferi de gerekecek ama öncelik savunmanın. 

Oyuncu değişikliklerinin ardından ise Galatasaray'ın keyif verdiği dakikalar geldi. 4-3-3'e döndü takım, Emre Çolak, Jose Rodriguez ve Jem Karacan ile enerjisi yüksek, tempolu ve savaşan bir orta saha oldu. Jose Rodriguez'i çok beğendim, kadife ayaklı diyorlardı, doğruymuş. Müthiş top tutuyor ve ince görüyor, dikine de oyunu var. Emre Çolak'la birlikte uyumları iyiydi. Jem'in ofansif bir katkısı olmadı belki ama mücadelesi geri dönüyor sanki, onu özel kılan da enerjisiydi zaten. 2 senedir futboldan uzak olduğunu unutmayalım, eksiği çok.


Jose Rodriguez, Sinan Gümüş ve Carole gibi potansiyel isimlerden yeni sezon adına umutluyum. Carole sol açık başladı maça, devamında sol stopere geçti. Yine sol bek olarak izleyemedik kendisini ama oynadığı her iki pozisyonda da iyiydi. Hatta önde ve geride iyi görüntüsü de Olcan Adın'a sol tarafta bol bol hücum imkanı tanıdı, Olcan Adın Inter savunmasını zorladı. Tarık Çamdal'ın da hareketli görüntüsü eklenince Galatasaray kanatları da işledi. 

Sinan Gümüş isminin de altını çizmek lazım, kiralanması gerekiyor görüşüne katılmam, özellikle de bu alternatifsizlikte. Inter karşısında açık alanda çok iyiydi, girdiği bir pozisyonda var ki Udinese maçında da kötü görüntüsünde yine böyle bir pozisyonu vardı mesela, her koşulda gol aksiyonunun içinde. Podolski ile bir sezon geçirmesini önemli görüyorum, umarım takımda kalır.

Inter maçı güzel bir prova oldu. Mancini'yi görmek de güzeldi, kağıt göndermesi de çok hoş oldu, takımın eksiklerini de gördük, alternatif isimlerin iyi performansını da. Önümüzde 1 ay var ama tam anlamıyla iş görebilmek açısından 3-4 nokta atışına ihtiyaç olacak..

Beklenen Görüntü, Sneijder & Podolski

$
0
0

Fiziksel değil ama uyum anlamında Podolski hazır değil. Bunu hazırlık maçlarında gördük, zamana ihtiyacı var. Sneijder'in de hazır bir görüntüsü yok, uzun bir tatilden çıktı ama kalite dediğimiz olan Inter maçında golü getirdi. Podolski'nin soldan pasında Sneijder'in bitirici vuruşu. Beklediğimiz, hayal ettiğimiz görüntü de buydu aslında, görmek güzel oldu. Yasin Öztekin'i soluna aldığında büyük fark yaratan Sneijder, Podolski ile neler yapar, yapacaktır. Tahmin etmek güç değil..

Mancini'ye Selam

$
0
0

Başarılı oldu, olmadı. Bu konu tartışılır, üzerine uzun uzun konuşulur. Çok konuştuk aslında, kısaca yine yazmak gerekirse, Mancini'nin kalması durumunda 2. senesinde başarılı olacağını düşünüyordum, ortaya uyum sağlamıştı çünkü. Ama gitmeyi tercih etti, istediklerini yapamayacaktı çünkü. Kimseyi de zorda bırakmadı, büyük bir tazminat alabilirdi, almadı. Dün de "kulüp bu kadar zor durumdayken benim tazminatımı almam doğru olmazdı" dedi. Galatasaray'a olan saygısını ve sevgisini takımdan ayrıldığı günden bu yana gösteriyor, Inter'in başına geçtiğinde de devam etti. Galatasaray'a ve bizlere böyle saygı duyan bir teknik adama da ben de büyük saygı duyar, sevgi beslerim. Mancini çok güzel bir insandır, iyi ki Galatasaray ile yolları kesişmiş ve kendisini tanımışız. Inter maçında yaşanan 4 yıldız göndermesi de güzel oldu, Mancini'ye hoş bir selamdı. Hatırlarsınız, sahaya kağıt gönderme mevzusu çok konuşulmuştu. İşe yaradı veya yaramadı bilmiyorum, bildiğim şey güzel bir espiriydi.

Bilal Kısa..

$
0
0

Önce şunu söyleyelim, Bilal Kısa bu seviyeyi hak etmişti. Yaş ile alakalı eleştiriler olacaktır, ücret konusunda sürekli tartışıyoruz ama saha içerisine baktığımızda Bilal Kısa'nın taraftarlar tarafından sevilmemesi için sebep yok. Transferi gündeme geldiğinde de görüşüm netti, kulübede tut, 60'dan sonra oyuna al ve sana açacağı çok kapı olacaktır. 

Muhteşem bir top tekniği olan, her türlü pas aksiyonunu da fazlasıyla iyi gerçekleştiren bir isim. Akhisar Belediye'nin yakaladığı istikrarda Bilal Kısa'nın oyun aklı büyük rol oynamıştı ki orada görevi, önemi çok daha büyük sorumluluk isteyen bir noktadaydı. Galatasaray'da görev dağılımı var, kimse Bilal Kısa'ya yıldız bir oyuncu gözüyle bakmıyor ve bu da Bilal Kısa için rahatlık olacaktır. Uzun paslarda da, ince gördüğü ve araya oynadığı toplarda da fazlasıyla başarılı, ayrıca orta sahada top tutar, adam geçer ve seni rahatlatır. Bunun yanında bir de şut özelliği var. 

Yaşı ile alakalı temposu tartışılır ama ekonomik kullanılan bir Bilal Kısa'nın da bence başarısız olma şansı yok. Inter karşısında da bunu gördük. Selçuk İnan & Bilal Kısa ikilisinin kalabalık Inter orta sahası karşısında savunma anlamında çok güçlü olableceğini düşünmüyordum ama olabilecek en iyi görüntü vardı. Bilal Kısa'yı ise farklı kılan, Selçuk İnan daha çok geriyi düşünmek zorunda kaldığından, gerektiğinde stoper kademesine girerken Bilal Kısa dikine oynadı, hatta Sneijder'in de verimi fazla yok derken Bilal Kısa'nın ince gördüğü dakikalarda pozisyon yakaladık. 

Bu pasları Podolski güzel algıladı mesela, uyum sağlandığında çok daha iyi iş çıkarılacaktır. Aynı şey Burak Yılmaz için de geçerli olacak, biraz zaman gerekli. Tüm bunların yanında rakibini kovalayan, basan, top kapan, orta sahada da tuttuğu toplarla takımını rahatlatan bir Bilal Kısa izledik.

Melo'nun yokluğunda o pozisyona Melo tadında, tarzında bir isim gerekecek, o eksikliği Bilal Kısa, Hamit Altıntop gibi isinlerle doldurmak imkansız. 1-2 maçlık idare edilebilir, özellikle Avrupa arenasında sağlam bir savunmacı orta sahasız varlı göstermek güç. Ama Bilal Kısa bu rotasyonun değerli bir parçası olacak. Selçuk İnan ve Sneijder için..

Vizyon Değil de İmkan Meselesi

$
0
0

İletişim anlamında son yılların en kötü Galatasaray yönetimiyle karşı karşıyayız. Taraftara hitap etmeyen, doğru iletişimi kuramayan yönetimlerin de çok fazla tutunma şansları olmuyor. Hitaptan kastım, x yıldız oyuncuyu alacağız, görüşüyoruz demek değil, doğruları söylemek. Durum şu, biz de mevcut şartlara göre isimler arıyoruz, bakıyoruz diyebilmek. Bunu kimse eleştirmez.

Uzağa gitmeyelim, geçen sezonun devre arasına bakın. Kimi aldı Galatasaray, kimseyi. Podolski o dönemde de gündeme geldi ama alınamadı. Futbolcu gönderdi Galatasaray, transfer yapmadı. Peki kim eleştirdi, kimse. O dönem kim yıldız veya transfer algısı yarattı, yine kimse. Bu doğru iletişimdi işte, iyi giden, en azından iyi olacağı yönünde umut veren bir takım olunca da taraftar destek oldu.

Yeni yönetim ise ilk göreve geldiği günden bu yana öyle bir algı yarattı ki, o gün Hamza Hoca'ya duyulan inanç bugün o ölçüde değil mesela. Peki hoca mı suçlu, hayır. Neden suçlu değil, durumu en iyi o biliyor ve bu yüzden şartlara göre hareket etmek istiyor. Yönetim de bunu fırsat bilip hocayı sürekli basının önüne koyuyor ve yıldız algısı doğmuş taraftarın da bu konuşmalar hoşuna gitmiyor, ihale böylelikle hocaya kalıyor. 

Ben x'i, y'yi istedim ama yönetim alamadı diyebilirdi Hamza Hoca. Fatih Terim misali basın önünde yönetim ile kapışabilirdi, ortaya egoyu bırakabilirdi ama yapmıyor işte, onun karakteri bu değil. "Kara Murat benim" diyor bir anlamda, tepkiyi de eleştiriyi de o göğüslüyor. 

Günlerdir Ibrahimoviç mevzusu var, gerçekleşme ihtimali çok düşük olan bir konu. Nedeni de futbolcunun iknası değil, senin şartların. Sponsor dahi bulsan zor bir iş, ffp kuralları sponsorların bu tip transferlere yüzde 30'luk katkı verebileceğini söylüyor, sen forma reklamı anlamında sponsor bulmakta zorlanırken futbolcu transferinde bunu başarabilmen zor. Zlatan için kim hayır diyebilir, ama sen doğan bu algıdan beslenmeyi tercih ediyorsun.

İnsanlar bu transfer haberiyle günlerdir oyalandı, tepkiyi azalttı. Inter maçında taraftarların protestosu olacaktı belki, olmadı. Bunu hedefledin, bir anlamda başardın. Belki o sürede transferi de gündeme aldın, çalıştın ama başaramayacağın belliydi. Çıkıp yalanlamadın. 

Ben ise hayal kırıklığına uğramadım, olmayacağını biliyordum. Biz işin makarasındaydık, bunu yaptık ama inanan, hayal eden taraftarlar oldu, haklılar da. Bu konu üzerinden yönetime tepki göstermeleri de haklı, çünkü sen bu durumu yalanlamadın. Bugün de zaten hiç gündemimize gelmedi dersen iş trajik bir noktaya ilerler.

İlk gün bombalar patlıyor diye işe girildi, gün verildi, yıldız algısı yaratıldı ama 2 ay içerisinde geldiğimiz noktaya bakın. Aslında kötü bir strateji yok, Carole ve Jose Rodriguez gibi genç adımlara kim kötü diyebilir. Sabri Sarıoğlu kontratı dışında da kötü bir hamle göremiyorum, biraz scout karışımlı transferler yapıyorsun ve doğru bir yol. Devam da edeceksin gibi, yedek kaleci, stoper, sağ bek ve orta saha ile. İşin özü, sen bunu destekleyeceğine yanlış iletişimle yıldız algısı yaratıyorsun ve taraftar da bunu görmek yerine tepki göstermeyi tercih ediyor. Yine yazıyorum, haklılar.

Ffp riski var anlayacağınız, mesele de vizyon değil imkan meselesi. Doğru bir iletişimle ve Hamza Hoca'ya da duyulan güvenle sağlıklı bir şekilde yürümek mümkündü ama maalesef yanlış iletişim bizleri bu noktaya sürükledi..

Kimsenin Bilmediği Adam; Endogan Adili

$
0
0
 
FC Wil ilgi çekici bir takım oldu. Erdal Keser'in sportif, Fuat Çapa'nın ise teknik direktörlüğünü yaptığı bir takım. Kadrolarında da Egemen Korkmaz, Selçuk Şahin gibi Türk, Nobre ve Andre Santos gibi de Türkiye'de iz bırakmış yabancı futbolcular var. Bizim Endoğan Adili de bu takıma kiralandı. Hatta Ontivero da kiralanmıştı ama 1-2 idmana da çıkmasına rağmen iş yattı, Kaan Baysal ise gitmek istemedi. 

Endoğan Adili demişken, kimsenin bilmediği adam. Kimse diyemez ki bu adam şöyle, böyle futbolcu. Çünkü izlemedik, izleyemedik. 1.5 sezondur Galatasaray forması giyiyor, oynadığı tek resmi maç yok, U21 gibi maçlar da dahil buna. Oynayamıyor, adamın TC vatandaşlığı yok çünkü. 1.5 sezonda da alınamadı, ne büyük skandal dimi. Neye dayanılarak bu transfer gerçekleştirildi mesela, bonservis verildi bu adama ama vatandaşlık hakkı dahi alınamadı. Ancak 1.5 sezon sonunda bir takıma gönderilebildi, o da yabancı kontenjanının genişlediği bir sezon. Her açıdan ilginç.

Kaan Baysal'a gelelim, dün itibariyle sözleşmesi fesh edildi. Geçen sezon Sinan Gümüş'le birlikte gelmişlerdi. Başta yazayım, kendisi scout keşfi değildir, başka bir hamle bu. Genç Milli Takımlardan az çok tanınan bir isimdi, Galatasaray'a gelirken şöyle böyle talipleri var dendi ama o da beklentiyi karşılayamadı. 1 resmi maçı var, Manisaspor deplasmanında sonradan oyuna girmişti. U21'de oynadı ama Sinan Gümüş vari bir etkinin yakınından geçemedi. Bu sezon başında da başka takımlara kiralık gitmek istemedi derken üstüne para verip futbolcunun sözleşmesini fesh etmek zorunda kaldık. Bir de bu futbolcu için PSV'e yetiştirme bedeli verdik diye hatırlıyorum, alın size atılan bir yanlış adım daha.

Bir de Ontivero var tabii, o hala Galatasaray'da. Menajerlik şirketi Galatasaray'da forma giydiği maçlardan derleme falan yapmış, çok acayip. Tokatspor maçını 90 dakika izlettiler galiba..

Galatasaray Orta Sahasının Çıkardığı Üç Sonuç

$
0
0
 
Mevcut orta saha rotasyonuna baktım da, karşıma şu isimler çıktı. Selçuk İnan, Melo, Bilal Kısa, Emre Çolak, Hamit Altıntop, Jose Rodriguez, Jem Karacan, Dzemaili, Yekta Kurtuluş, Furkan Özçal, Umut Gündoğan. Toplam 11 isim.

Galatasaray 4-2-3-1 oynayan bir takım, bazı maçlarda 4-3-3'ü de görüyoruz ama ağırlık 4-2-3-1'de. Yani iki tane orta saha kullanılıyor, kalabalık orta saha rotasyonuna baktığımda isimlerin çokluğundan doğru ikiliyi seçememem gerekir ama öyle bir rotasyon ki bu hala yetersiz.

Furkan Özçal ve Umut Güdnoğan'ı zaten düşelim, onlar takımdan ayrılacak. Yekta Kurtuluş'un da ayrılması gerekecek, başarısızlığını kanıtlamış bir isim. Dzemaili'yi de belli ki hoca kullanmayacak, Inter maçında oyuna sokmaması bunu gösterdi. Melo da gidici, bu kesin. Bu durumda kalan isimlerle rotasyonu oluşturmak gerekecek ama Selçuk İnan dışında garanti bir futbolcu olmadığını görüyoruz.

Melo'nun boşluğunun dolması gerekecek, eldeki isimler Melo ayarında elbette değil, ayardan da öte o tarzda bir isim dahi yok. En yakını Jem Karacan, düşünün durumu. Selçuk İnan'la da Hamit Altıntop'un geçen sezon Melo'nun sakatlığında oynadığını gördük ama onun da eleştirdiğimiz noktaları oldu, savunmadaki kazanılamayan agresif yapı gibi.

Onu da bir kenara bıraktım, Hamit Altıntop'un da 1 ay olmayacağı söyleniyor. Kariyeri de böyle geçti zaten, Galatasaray günlerinde 48 resmi maç kaçırmış. Yani ona güvenerek sezona başlaman imkansız, haliyle de yine transfere ihtiyaç duyacaksın.

Bilal Kısa iyi bir isim, onun görevi başka. 60'dan sonra oyuna dahil olup çok kapı açacaktır, sıkıştığın anlarda seni rahatlatır. Emre Çolak da yönlü bir isim, forvet arkası, kanatlarda oynayabilir. Onu da farklı görüyorum. Jem Karacan rotasyon futbolcusu, Yekta Kurtuluş oynayacağına o oynasın denilen isim. 
 
Geriye Jose Rodriguez kaldı, o da genç bir isim, yönlü, birçok pozisyonda kullanabilirsiniz. Kaliteli ama Melo'nun alternatifi değil. Yani, Selçuk İnan, Bilal Kısa, Emre Çolak, Jose Rodriguez gibi isimler hep aynı tarzda. Bu durumda da Selçuk İnan'ı Melo'nun pozisyonunda görüyoruz, yine en yakın isim o oluyor. Elbette savunma anlamında o agresifliği, sertliği sağlayamaz ama regista dediğimiz olayda da fena değil.

Buradan çıkan sonuç, Melo'nun ne kadar değerli olduğu. Diğer sonuç ise Galatasaray orta sahasının gereksiz kalabalıklığı. Üçüncü bir sonuç ise orta saha için çok iyi bir transfer gerekliliği.

Hocam, Harry Kewell

$
0
0

Bildiğiniz gibi, Watford'un U21 takımının başına geçerek teknik direktörlük konusunda ilk adımlarını attı. Zaman, Kewell'ı yeniden Galatasaray'ın da başına getirir mi dersiniz..

Galatasaray'ın Son Avrupa Ligi Macerası, Çok Eski Mazi

$
0
0

Dün geldi aklıma, Galatasaray'ın Avrupa Ligi'nde en son sahaya çıktığı maçın tarihi 26 Ağustos 2010. Karpaty Lviv deplasmanıydı, Avrupa Ligi ön elemesi ve 1-1'lik skorun ardından elenmişti. 2-2'nin rövanşıydı, gerçekten ilginç bir hikaye. 2-0 geriye düşmüştük ama Baros oyuna girdikten sonra maçı 2-2'e taşımıştı. Rövanşta ise 90+1'de Aydın Yılmaz'la 1-0 öne geçip, 90+3'de golü yiyerek berabere kaldık ve elendik. Trajik bir gündü.

Allah'a emanet yürüdüğümüz bir sezon, Galatasaray tarihinin bir anlamda en kötü dönemlerinden biri. En azından benim izlediğim en kötü dönem. Ligi 8. bitirmiş, bir dönem 13. sıraya kadar inmiş, Avrupa Ligi ön elemesinde Karpaty gibi bir takıma elenmiş, sağ beki Ali Turan, orta sahası Barış Özbek ve Mustafa Sarp, Keita'nin boşluğunda Pino, Serdar Özkan'ı falan derken tablo en başından belliydi. 

Her şerde bir hayır olayı da o facia sezonun ardından yeniden yapılanan ve bugünü gören Galatasaray'dı. Avrupa geleneği geri döndü bir kere, O tarihten bu yana 5 yıl olmuş, o 5 yılın 4'ünde Şampiyonlar Ligi oynamış Galatasaray ve bir kere çeyrek final görmüş, bir kere de gruplardan çıkmış, Juventus gibi bir takımı eleyerek. 

Bu sezon üst üste 4. Şampiyonlar Ligi sezonu olacak, bu büyük bir Avrupa geleneği ve bunu 96 sonrası başaran yine Galatasaray oldu.


Karpaty maçıyla da biraz kötü nostalji yapmak istedim, hem de Şampiyonlar Ligi'nde bulunduğumuz şu duruma selam olsun. 26 Ağustos 2010 tarihinde teknik direktörümüz de Rijkaard. Aydın Yılmaz ise kendi açısından yine mini çaplı bir destan yazabilirmiş ama olmadı. Dönemin ilk 11'i de şahane ayrıca;

Ufuk 
A.Turan Neill Servet Balta
M.Sarp B.Özbek Ayhan
S.Özkan Baros Arda

Şu 11'le Karpaty deplasmanına çıkmışız, Aydın Yılmaz, Cana ve Emre Çolak da sonradan oyuna dahil olmuş. Kulübeye de baktığımda Serkan Kurtuluş, Musa Çağıran gibi isimler var. Her anlamda efsane bir sezon.

O günün ertesi de Misimovic ve Insua gelmişti diye hatırlıyorum. Bu sayede de Avrupa Ligi faciası o kadar konuşulmadı. Güzel taktik..


Yekta Kurtuluş & Dzemaili Kadro Dışı, Nefes Alan Rotasyon

$
0
0
 
Dün, Galatasaray'ın mevcut orta saha rotasyonu üzerine yazmıştım. Kalabalıktan ama Melo'nun alternatifi olabilecek bir isim bile olmadığından bahsettik. Çıkanüç sonuç da, Melo'nun önemi, transfer gerekliliği ama öncelikle kalabalıktan kurtulmaktı ve ilk adım bugün geldi. Yekta Kurtuluş ve Dzemaili kadro dışı.

Yekta Kurtuluş'u geçen sezonun devre arasında da göndermek istemişti Hamza Hoca ama gitmek istemedi. Aslında beklemek, zaman kaybetmek hata. Yekta Kurtuluş'la olmayacağını kendisi de biliyordu ama her iki kamp döneminde de görmek istedi ve yine olmadı, olamazdı. 

Galatasaray'a transfer olduğu dönem heyecan uyandıran bir isimdi, konuşulan, istenilen yerlilerden biriydi ve Galatasaraylı oluşuyla da taraftarın sempatisi yüksekti. 4.5 sezon oldu, geriye ne kaldı dersek taraftarın sempatisi aynı oranda antipatiye dönüştü. Nedeni de şu, Yekta Kurtuluş'un takımda kalmak uğruna futboldan bile vazgeçmiş hali. 

Çok talibi oldu yıllar içerisinde, gitmek için fırsatları vardı ama inadına kalmak istedi, geçen sezonun başında da anlamsız bir kontrat uzatılması derken Yekta Kurtuluş adına elle tutulur bir yan da kalmadı. Daha erken hareket etmek gerekirdi ama bugün bile olsa kadro dışı olması, takımdan gönderilmek istenilmesi doğru. 
 
Büyük ihtimalle de olası Volkan Şen hamlesinin bir numaralı takas kozu olacak. Yekta Kurtuluş için kimse bonservis vermez, o hayali bir kenara bırakalım. Şu aşamada yıllık ücretinden kurtulmak bile büyük bir kazanç.

 
Gelelim Dzemaili'ye. Bilirsiniz, sevdiğim bir isimdir. İnanıyordum da ama Hamza Hamzaoğlu inanmadı, çok da üzerinde durmadı derken göndermek istiyor, saygı duyuyorum. 2.2 milyon avro yıllık ücreti var ve bonservis getirebilecek bir isim. 2 milyon avro civarında bir rakam kazanabilir Galatasaray, bu anlamda değerli.

Üzerine uzun uzun çok yazdım, daha fazla da yazmaya gerek yok ama olası üçlü orta sahaya dönüşlerde etki edebilirdi, dikine oyunu büyük bir silahtı ama kampta da görüntüsü hoş değildi. Gitmeye o da odaklanmış, kendisi açısından sürpriz bir durum değil. Jose Rodriguez hamlesi derken de Dzemaili'ye rotasyon içerisinde yer kalmadı ve maddi anlamda getirisi olacağı düşünülerek gitmesi hayırlı olacak gibi.

Yekta Kurtuluş'un da 1.1 milyon avro'luk yıllık ücreti var. Dzemaili'yi de işin içerisine katarsak 4,4.5 milyon avro'luk bir boşluk yaratılabilir.

Fernando Muslera Galatasaray'da, 7 Ağustos 2011

$
0
0

Galatasaray'ın seyrini değiştiren adam, tartışmasız. Oynadığı dört sezon itibariyle de (en azından benim izlediğim dönem için) Galatasaray tarihinin en iyi kalecisi. Taffarel diyebilirsiniz ama bunu söyleyen Taffarel, onun bu sözü üzerine de fazla konuşmak anlamsız. Geldiği gün "elleri küçük" diye dalga geçilen bu adamın yarattığı etkiyi yıllardır izliyoruz, umarım yıllar boyunca da izlemeye devam ederiz.

Kaleci transferi zor iş, özellikle de Galatasaray açısından. Yerli kaleci kültürü zaten yok, yine kendi izlediğim dönem adına konuşuyorum. En istikrarlısı Aykut Erçetin, öyle düşünün. Yabancı kalecilerde ise istikrar yakalanabiliyor, Taffarel gibi. Müthiş işler yaptık onunla. Devamında Mondragon, çok uzun yıllar bu kaleyi korudu ama Mondragon sonrası fetret dönemi gibiydi, birçok kaleci denendi, Leo Franco'dan De Sanctis'e kadar. Muslera'nın Galatasaray'a transferine kadar geçen dönem karanlık.

Muslera da büyük yatırım aslında. 25 yaşında geldi, büyük bir yatırımdı. Lorik Cana Lazio'ya gönderildi, Uruguay'daki takımına 6 küsür milyon avro'luk bir bonservis verildi. Kaleci için böyle bir yatırım yapıldığını ülke futbolu daha önce görmedi, Muslera bu anlamda da ezberi bozdu ve geçen yıllarda da Galatasaray'ın tüm başarılarında en büyük pay sahiplerinden biriydi. Fazla uzağa da gitmeyelim, geçen sezona bakın. Takımı şampiyon yapan isim..

Bülent Korkmaz & Michael Owen, Şampiyonlar Ligi Hatırası

Jardel İle Altın İkili Olması Beklenirken "Serkan Aykut"

$
0
0
Samsun, Türk futboluna her zaman iyi futbolcular kazandırmıştır. Serkan Aykut, ülke futbolunun gördüğü en iyi gol ayaklarından biri. Toplamda 188 gol atmış, bence hakkı da yeterince teslim edilmeyen bir futbolcu. Bunu da Galatasaray dönemine bakarak söylüyorum.

Samsunspor'da uzun yıllar forma giydikten sonra 2000-2001 sezonunda Galatasaray'a transfer oldu. Hakan Şükür ve Arif Erdem'i kaybetmiş Galatasaray'ın Jardel'le birlikte yeni gol ayakları olacaklardı. Jardel, Avrupa'nın önde gelen golcülerinden biriydi ve altın ayakkabı kazandığı senenin ertesinde geldi. Serkan Aykut ise bir önceki sezonun Türkiye Ligi gol kralıydı ve her iki futbolcu da kendi çaplarında büyük maliyetlerdi aslında. Serkan Aykut adına da büyük bir bonservis ödendi ve Galatasaray'da yeterince hakkının verilmemesi belki de bundan.

Lucescu, tek forvetli bir sistem benimsedi. Jardel'le yoluna devam etti ve alternatifi de Serkan Aykut oldu. İlk etapta beklenmeyen bir durumdu ama Galatasaray yoluna böyle devam etti. O sezonun devre arasında da Arif Erdem'in geri dönüşüyle Serkan Aykut çok da fazla forma şansı buldu diyemeyiz.

2001-2002 sezonunda ise yenilenmek zorunda kalan bir Galatasaray vardı. Ümit Karan geldi mesela, Jardel'le yollar ayrıldı derken bir önceki sezona göre daha fazla şans buldu Serkan Aykut. O sezon, aldığı süreye bakılarak Galatasaray'ın en golcü ismi de oldu ama birinci tercih asla olamadı. Sürekli birilerinin arkasında kaldı, kendisine iyi bir alternatif gözüyle bakıldı ama bu Lucescu dönemi için geçerli, Fatih Terim geldiğinde ise birçok futbolcuyla olduğu gibi kendisiyle de yollar ayrıldı.

Serkan Aykut'un da kariyerinde iki takım var. Samsunspor ve Galatasaray. Galatasaray'dan sonra da Samsunspor'a geri döndü ve uzun yıllar bu takımın formasını yine giydi. Samsunspor tarihinin de seçilen en iyi 11'i içerisindedir. Yukarıda da söylediğim gibi kariyeri boyunca 188 gol atmıştır, Türk futbol tarihinin en golcü 7. futbolcusudur, 200'ler sınırını zorlamış bir isim. Samsun'un da çıkardığı en büyük değerlerden biri. Keşke daha uzun bir Galatasaray kariyeri olsaydı. İyi bir bitiriciydi, golü resmen koklardı..

Yasin Öztekin Galatasaray'da, 8 Ağustos 2014

$
0
0

Yapılan transferlerde sinekten yağ çıkarmayı severim, bu konuda da eleştiri alırım. "Senin kötü gördüğün, olmaz dediğin futbolcu var mıdır" derler. Durum öyle değil tabii, eleştiri noktasında ben de varım ama iyi noktaları dile getirdiğimde göze batabiliyor. Neyse, konu bu değil. 

Yasin Öztekin transferine hiç olumlu bakmamışım. Gerçi benim durumumda da olan çok kişi var, o şartlarda mantıklı görmüyordum. Kalabalık bir kanat rotasyonu vardı, Amrabat dahi takımdaydı. 27 yaşındaydı ve 2.5 milyon avro gibi bir bonservisi de fazla buldum. 

İstikrar anlamında da sorun yaşayan bir adamdı, tamam yetenekliydi ama Gençlerbirliği, Trabzonspor ve Erciyesspor derken iniş çıkışları vardı ama kendisi adına bir potansiyel varsa bunu da Galatasaray'da yansıttı. Prandelli döneminde şans bulamadı ama Hamza Hamzaoğlu'yla birlikte şampiyonluk yolunun en büyük silahlarından biriydi.

Kanat rotasyonu hep sorunlu olmuştur, yıllar içerisinde de gerçek anlamda katkıyı sağlayan çok isim yok, Yasin Öztekin ise o etkiyi sağlayan nadir isimlerden biri. 7 numarayı da bu sezon itibariyle giyecek, bu da ona ne kadar özel bakıldığını gösteriyor. 7 numara değerli ve özeldir ama Aydın Yılmaz ile bu değeri unutalı çok olmuştu.

İşin özü, Galatasaray'ın en önemli transferlerinden biri oldu, kimse inkar edemez. Sadece ben değil, genel algı kendisi için olumsuzdu, hatta takımdan az daha ayrılıyordu derken kaldı ve takımın parlayan, yıldız olma yolunda yürüyen ve şampiyonluk yolunda imza atan futbolculardan birine dönüşmeyi başardı. Helal olsun.

Ayrıca o dönem yazdığım yazıya da baktığımda Olcan Adın'ı göklere çıkarmışım, Yasin Öztekin hamlesini Yiğit Gökoğlan'ın transfer sürecine benzetmişim, Erkan Zengin destanıyla da tuz biber olayına girmişim. Gerçekten inanılmaz; http://sportifcumleler.blogspot.com.tr/2014/08/yasin-oztekin-galatasarayda.html
Viewing all 9780 articles
Browse latest View live